10 Ekim 2011

NEDEN ÇOCUKLUKLUĞUMUZUN VE GENÇLİGİMİZİN BAKIŞ AÇISINI OKUYAMIYORUZ?...- ZAFER YAPICI


Bazen çocukluk ve gençliğimizi yaşamımızın önemsiz bir ayrıntısı gibi görürüz. Erişkinliğe ulaşma sürecinde zorunlu ve geçici bir evre olarak tanımlarız.

Haklıyızdır ilk bakışta.

Çünkü “yetişkin mantığımız” şunları söyler: Hangi devleti ya da en basitinden bir şirketi, bir çocuk, bir genç yönetmiş ki? Ya da hangi savaşı bir çocuk, bir genç çıkartmış? Çocukların seçimlerde oy kullandıkları nerede görülmüş?...

Çocukları ve gençleri erişkin değerlerimize dayanarak önemsizleştirmeye hazırdır bilincimiz kısacası…

* * *

Bazen onları da kategorilere ayırırız. Ataerkil bir yapıda yetişmişsek özellikle…

Çocuk bir anda önemlileşir sürpriz bir biçimde. Ancak sadece erkek olduğunda!

Erkek çocuk, çocuk olduğundan değil, geleceğin otorite kaynağı olacağından dolayı değer kazanır.

Erkek çocuğun temel kimliği; çocukluğu elinden alınır. Kimliksizleşir.

Kız çocuğa zaten yoksunluk kalmıştır.

* * *

Hani çocuktur der, önemsemeyiz ya…

Bu sözü söylerken aslında hem çocuklarımıza hem de çocukluk ve gençlik günlerimize; yani kendimize ve “bir zamanlar” taşıdığımız değerlere haksızlık yapmış oluruz.

Oysa çocuklar ve gençler dünyanın en saf varlıklarıdır. Üstelik en büyük psikologları…

Ayırımsız her çocuk ve genç doğaldır. Cesurdur. Olduğu gibi görünür göründüğü gibi olur. Sözünü esirgemez; açık sözlüdür. Çıkarı, hileyi, yalanı-dolanı, takiyeyi bilmez.

İnsana hiç olmazmış gibi geliyor ama bugün ülkemizi yönetenler de bir zamanlar çocuktular, gençtiler. Onların da tertemiz duyguları, düşünceleri, davranışları ve bakış açıları vardı.

O çocuk ve gençler bugün hakim oldular, savcı oldular. Cumhurbaşkanı oldular, başbakan oldular. Bakan oldular, milletvekili oldular. Vali oldular, kaymakam oldular...

Devleti yönetir oldular…

Yönetir oldular da ne oldu? Çocukluklarının ve gençliklerinin o tertemiz duygu, düşünce, davranış ve bakış açılarını görev aldıkları devlet yönetimlerine taşıyıp, ülkeyi geliştirip güzelleştirdiler mi?

Dürüstlüğe bağlı kaldılar mı? Yolsuzluğu, yoksulluğu, işsizliği ve krizleri çözdüler mi?...

Emperyalizme, sömürüye, gericiliğe, ayrıcalığa ve eşitsizliğe baş kaldırabildiler mi?...

Ya da bu sorunları çözmeyi gerçekten istediler mi?

Rüşveti, adam kayırmayı, üçkağıtçılığı üretmediler mi?

Doğallık yerini yapaylığa, cesurluk yerini korkaklığa bıraktı. Olduğu gibi görünen göründüğü gibi olanlar, oldukları gibi görünmemeye göründükleri gibi olmamaya başladılar. Sözünü esirgememe, susmaya dönüştü. Çıkarı, hileyi, yalanı, dolanı, takiyeyi benimseyen bir anlayış ortaya çıktı…

Neden insanlar büyürken, çocukluklarının ve gençliklerinin o tertemiz duygularını, düşüncelerini, davranışlarını, bakış açısını ve ideallerini kendileriyle beraber büyütüp her gittikleri yere onları da taşımayı düşünmüyorlar? Neden?...

Eğer ülkeyi yönetenler, çocukluklarının ve gençliklerinin o tertemiz değerlerini kendileriyle beraber büyütüp devlet yönetimine yansıtmış olsalar idi, bugün ne terörden bahsedilirdi, ne yolsuzluklardan, ne yoksulluklardan, ne etnik ne de dinsel çatışmalardan. Ne anayasa değişikliğinden, ne iç-dış siyasetteki olumsuzluklardan…

İşte o zaman Türk milleti milli egemenlik, milli bağımsızlık, milli birlik ve beraberlik, yurtta sulh cihanda sulh, çağdaşlaşma, bilimselcilik ve akılcılık, insan ve insan sevgisini şiar edinmiş olarak mutlu geleceğe emin adımlarla yürüyor olacaktı.

Tıpkı, Mustafa Kemal Atatürk’ün döneminde olduğu gibi.

Mustafa Kemal Atatürk; kurtuluşu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, ilkelerini ve devrimlerini, kendisiyle beraber büyüttüğü çocukluk ve gençlik değerleri üzerine inşa etti.

Onun için Mustafa Kemal Atatürk, Bursa Söylevi’nde ve Gençliğe Hitabesi’nde Türkiye Cumhuriyetini; doğal, cesur, olduğu gibi görünen göründüğü gibi olan, sözünü esirgemeyen, açık sözlü, çıkarı, hileyi, yalanı dolanı, takiyeyi bilmeyen, vatanını ve milletini seven çocukluk ve gençlik değerlerini yitirmemiş yurtsever genç beyinlere emanet etti.

Onun için, dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan bir bayramı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı çocuklara, “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı”nı da gençlere hediye etti.

Bugünün yönetenlerinin çocuklarına ve gençlerine bakıyoruz. İş dünyasında “durmak yok yola devam” diyorlar. Küçük yaşlarda şirketler yönetip, ortaklıklara girişiyorlar. Babalarının teşvikleri, destekleri, çabalarıyla, neredeyse çocukken çocukluk değerlerini yitiriyorlar.

* * *

Değerli okurlarım bugün Türk milleti olarak neden Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sahip çıkmıyoruz? Yoksa yurttaşlar olarak biz de mi tıpkı bizi yönetenler gibi çocukluk ve gençlik değerlerimizi yitirip başkalaştık?

Mustafa Kemal Atatürk’ten öğreneceğimiz çok dersler var; çok…

Halk olarak çocukluğumuzda ve gençliğimizde sahip olduğumuz ve şimdi de çocuklarımızda ve gençlerimizde varlığına şahit olduğumuz o tertemiz değerlerden alacağımız çok dersler var…

…En çok da AKP iktidarının ve zihniyetinin alacağı dersler var…

(Hber Ekspres Gazetesi- 10 Ekim 2011)

Hiç yorum yok: