30 Ekim 2011

DEPREMİN ARDINDAN GERİCİ SARSINTILAR…- ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, henüz depremin artçı sarsıntıları sürerken gericiler toplumsal sarsıntılar yaratmaya ve kendilerine bu acı içinde bile taraftar bulmaya gayret ediyorlar.
Van Depremi’nin meydana getirdiği yıkım ve gözyaşının üzerine şimdi bir de bazı kendini bilmez kişilerin yarattığı yıkım eklendi.
Van’ın Erçiş ilçesinde cüppeli ve sarıklı bazı tarikat üyeleri, depremin yarattığı yıkım sonrası ne yapacağını şaşırmış çaresiz vatandaşlarımıza “Bu şehre öğrenciler geldi. Bu şehrin kaderi değişti. Bu şehirde fuhuş yaşandı ve Allah belamızı verdi” diyerek oradaki acı içindeki vatandaşları etkilemeye ve öğrencilere karşı isyan ettirmeye çalıştılar.
Ancak depremzedelerin konuşmalara pirim vermediğini gören gericiler oradan uzaklaşıp gittiler.
Şimdi sormamız gerekmez mi?

Neden yurdun dört bir yanından gelen öğrenciler bu gericiler tarafından hedef seçildi?
Onları rahatsız eden neydi?...
Sahi bunlar kim? Bu cüreti, bu yetkiyi kimden ve nasıl alıp da öğrenciler hakkında ahlaksızca sözler söylüyorlar? Depremi onların varlığıyla nasıl izah edebiliyorlar?
26 Aralık 1939 Erzincan Depremi’nde 32.962 kişi, 1 Şubat 1944 Bolu/Gerede’de 3.959 kişi, 19 Ağustos 1966 Varto’da 2.394 kişi, 6 Eylül 1975 Lice’de 2.385 kişi, 17 Ağustos 1999 Marmara’da 17.480 kişi depremde yıkım altında kalarak öldüler. Bunların sorumlusu da öğrenciler mi?

Yoksa helali haramı ayırt edemeyen, malzemeden çalıp müteahhitlik yapmaya çalışan ancak Müslümanlıkta mangalda kül bırakmayan, teknolojiden anlamayan, sadece kendisini ve kendisini kollayanları düşünen, cebini doldururken zekatını vermeyi de ihmal etmeyen, sırtını sağlam yere(!) yaslayanlar mı asıl sorumlu olanlar?…

Ya da onlara bu fırsatı, bu olanağı tanıyan; onları kollayan ve koruyan güçler mi?...
Bu sorunun cevabını sosyologlar araştırıp bulmalıdırlar. Bu sorunun cevabını Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bulmalıdır. Bu sorunu cevabını Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bulmalıdır. Bu sorunun cevabını Türkiye Büyük Millet Meclisi bulmalıdır. Bu sorunun cevabını Cumhuriyet Savcıları bulmalıdır. Bu sorunun cevabını muhalefet partileri, demokratik kitle örgütleri, tarafsız basın organları, aydınlar, yurtseverler bulmalıdır.
Bu sorunun cevabı hemen bulunmalı. Çünkü bu sorunun cevabı bulunmazsa ortada bir cumhuriyet kalmayacak, ortada insanlık kalmayacak.
Kısacası görülüyor ki ülkemize musallat olan bu gerici zihniyet, Atatürk Türkiyesini ve onun değerlerini tüm acıların kaynağı olarak sunacak. Halkı rejime karşı kışkırtmaya devam edecek. Soyguncuları, hilekarları, dolandırıcıları aklayacak.
Değerli okurlarım, bir yanda Pasinler depreminde (1924) Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın üzüldüğünü gören bir depremzede yurttaşın “Esef etmeyiniz paşam. Hükümet-i Cumhuriyet var olsun. Hiçbir şey istemeyiz. Onların (cumhuriyetin) sayesinde biz bu köyleri altından yaparız” diyen Kemalist söylemleri.

Diğer yanda Van depreminin oluş nedenini genç öğrencilerin varlığına bağlayan gerici zihniyetlerin söylemleri.

Bir yanda ölüm döşeğinde bile cumhuriyet kutlamalarını iptal ettirmeyen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk.

Diğer yanda depremi bahane ederek Atatürk Cumhuriyetinin 88’inci yıl kutlamalarını genelge yayınlayarak iptal eden Başbakan Recep Tayip Erdoğan.

Değerli okurlarım, Cumhuriyet yasta da kutlanılır sevinçte de. Çünkü Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.

İşte gerçek Atatürk Cumhuriyeti’nin farkı. İşte gerçek lider Mustafa Kemal Atatürk’ün farkı.
(Haber Ekspres Gazetesi-31.10.2011)

Hiç yorum yok: