19 Mart 2012
NATO, AFGANİSTAN VE ŞEHİTLERİMİZ- ZAFER YAPICI
Soğuk Savaş yıllarında Batı dünyasının güvenlik örgütü olarak faaliyete geçen NATO (Kuzey Atlantik İşbirliği Örgütü), hem Soğuk Savaş yıllarının hem de günümüzün en tartışmalı örgütlerinden biri.
Bu örgütün tartışmalı olmasının ilk nedenini NATO Antlaşması metninde bulmak mümkün…
NATO Antlaşması’nın en önemli maddelerinden biri beşinci maddesi. Bu madde kısaca “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlamına geliyor. NATO’ya üye devletlerin biri ya da daha çoğu bir silahlı saldırıya uğradığında, bu saldırı tüm üye devletlere gerçekleştirilmiş sayılacak. Meşru müdafaa bağlamında ortaklaşa tepki verilecek.
Tarihsel deneyim gösteriyor ki bu madde ABD’nin güvenliğine karşı herhangi bir silahlı saldırı işlendiğinde tartışmasız uygulanıyor. 11 Eylül sonrasında gerçekleştirilen Afganistan Operasyonu bu duruma en belirgin örnek.
Oysa Türkiye, çok daha fazla sayıda insanını teröre kurban vermesine rağmen, Türkiye’nin teröre karşı mücadelesinde bu maddenin uygulanabilirliği akla dahi getirilmiyor.
Yani öyle her zaman birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için olmuyor!
Gerçi bu madde uygulansa, bu durumun Türkiye için olumlu sonuç vereceği de şüpheli. Çünkü ABD’nin ve NATO’nun Türkiye ile istihbarat paylaşımı bile oldukça sorunlu. Uludere’de ABD istihbaratına bağlı olarak gerçekleşenler unutulabilir cinsten değil!
Johnson Mektubu sanki her gün yenileniyor.
Johnson Mektubu, Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon B. Johnson tarafından Türkiye başbakanı İsmet İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde gönderilmişti. Mektubun amacı Türkiye’nin Kıbrıs’ta antlaşmalar hukuku çerçevesinde kullanması meşru olan bir müdahale hakkını engellemekti.
Türkiye 1952 yılından itibaren NATO üyesi olmasına rağmen mektupta, Türkiye’nin olası müdahalesi sonucunda eğer Türkiye SSCB’nin silahlı saldırısına uğrarsa NATO’nun 5. maddeyi işletmeyeceği iması yer almaktaydı.
NATO Antlaşması’nın bir diğer maddesi, NATO’nun sadece bir savunma işbirliği örgütü olmadığının en kesin kanıtı. Antlaşmanın 3. maddesine göre taraf devletler, “uluslararası ekonomi politikalarında çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelecekler ve taraflardan herhangi biri ya da hepsi ile ekonomik işbirliğini teşvik edeceklerdir”. Bu demek oluyor ki, NATO aynı zamanda bir siyasal örgüt. Daha da önemlisi kapitalist ekonomi modelini kurumsallaştırmayı hedefleyen bir örgüt!
Değerli okurlarım, NATO’nun ne çeşit bir örgüt olduğunu anlayabilmek için sadece NATO antlaşma maddelerine bakmak yetersiz kalır.
Çünkü NATO’nun “gizlilik içermeyen” stratejilerden bir çoğu, NATO antlaşma metni ile oynanmadan, “stratejik konsept belgesi” adı verilen dokümanlar aracılığıyla gerçekleşmiştir.
Bu belgeler aracılığıyla NATO’nun coğrafi alanı Afganistan’a; görev alanı “dost” rejimlerin silahlı kuvvetlerinin eğitilmesine varıncaya kadar geliştirilmiştir.
Bir de bu antlaşma maddelerinin ve stratejik konseptlerin hiçbirinde yer almayan ancak var olduğu herkesçe bilinen bir gizli yan vardır!
Örneğin Soğuk Savaş yıllarında birçok devlette meşru hükümetleri devirmeye yönelik gizli faaliyetlerin NATO bünyesinde gerçekleştiği bilinmektedir.
NATO’nun resmi belgelerine yansımayan görev alanına bu “gizli” operasyonlar dahil olmaya devam etmekte midir sorusu akılları kurcalamaktadır.
Sonuçta böyle tartışmalı bir örgütün Afganistan misyonu kapsamında görev yapan on iki askerimizi ne yazık ki geçtiğimiz günlerde yitirdik.
Sözün bittiği yerdeyiz…
(Haber Ekspres Gazetesi- 19.03.2012-www.haberekspres.com.tr-www.turkcelil.com)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder