23 Nisan 2012

SINAV- ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde ilk basamak üniversite sınavı olan YGS’nin sonuçları açıklandı. Sonuçların pek de parlak olmadığı görülüyor. 1.8 milyon kişi sınava girerken, 51 bin kişi sıfır puan almış. Bu sayı 2010’da 14 bin iken geçen sene 38 bine çıkmış. Bu demek oluyor ki sıfırcıların sayısı katlanarak artmaya devam ediyor.
Sıfırcıların sayısının artmasından daha sorunlu olan ancak pek tartışılmayan bir başka konu daha var eğitim sistemimizde. O da eğitim sisteminin yaratıcılıktan uzak bir biçimde örgütlenmesi, şıklar arasında tercihe indirgenmesi, dershanelere terk edilmesi…
Dershaneler, yardımcı eğitim kurumları olmaktan çoktan çıkmışlar. Ancak bir eğitim kurumları biçimine de dönüşememişler. Ufukları şıklarda kendisine sunulanlarla sınırlı bir gençliğin yaratılmasına daha ilkokul sıralarında başlanmış.
Ortaokul ve lise böyle geçmiş. Hadi üniversitede işler biraz değişir diyorsunuz, olmamış. YÖK’ün politikasıyla hem üniversite kontenjanları arttırılmış, hem de köy ortasına üniversiteler açılmaya başlanmış.
Böyle olunca akademik personelin öğrenci yükü artarken, akademik personel optik okuyucuları kurtarıcı gözüyle görmeye başlamış.
Test mantığı üniversiteye de sıçramış.
Üniversite kenti modernleştirecekken, kentin gerisinde kalmaya başlamış.
Bir de özgür düşünce kapı dışarı edilmiş üniversiteden. Siyasi kadrolaşmalar buralara da fena halde sıçramış. Tarikat baskıları sıradanlaşmış.
Sizce de özgür olmayan/olamayan hocalardan özgür düşünen öğrenciler yetiştirmelerini beklemek, onlara biraz haksızlık yapmak anlamına gelmez mi?
* * *
Bilindik fotoğraflardır…
Sınav sonuçları açıklanınca, dereceye girenlere dershane gömlekleri giydirilir. Televizyonlara, gazetelere çıkartılır onlar.
Olay bir başarı öyküsü gibi görünür. Ama bence değildir.
Onların öyküleri de aslına bakarsanız, sıfır alanlarınki kadar başarısızlık öyküleridir.
Bu nedenle her sene dershane gömlekleriyle, tişörtleriyle ekranlara çıkarılan çocuklara acıyan gözlerle bakarım hep.
Onları da en az sıfır alanlar kadar bu sistemin mağdurları olarak görürüm.
Şıklar arasında, gençliklerini ve özgürlüklerini yaşayamadan köreltilen, akıl yürütme yetenekleri ellerinden alınan, başarı olarak tanımlanan şeye programlanan, robotlaştırılan gençlere üzülürüm.
Sıfırcı gençlere üzüldüğüm gibi.
Söyledim ya. Aralarında çok da fark görmem.
Üniversiteye girselerdi ne değişecekti diye düşünürüm. Üniversiteye girdiler de ne değişti diye düşünürüm.
İşte bu nedenle aslında bu ülkenin geleceğine üzülürüm.
(Hber Ekspres Gazetesi- 23.04.2012-www.haberekspres.com.tr- www.turkcelil.com)

Hiç yorum yok: