Değerli okurlarım, iletişim, insanların karşılıklı olarak birbirlerine duygularını, düşüncelerini anlatmalarıdır. İletişim karşılıklı anlama sürecidir. İnsanların dost, arkadaş, sırdaş olmalarının altında yatan neden, onların birbirini anlamaları ve birbirlerine güven duymalarıdır. Dostlukların sürdürülebilmesinin nedeni de budur.
Biz insanlar, yalnız insanlarla mı iletişim kurarız? Elbette hayır. Örneğin hayvanları anlamaya yöneliriz çoğu zaman. Hatta onlarla konuşmayı bile deneriz. Kendimize göre iletişim yolları bulup mutlu oluruz. Öyle alışırız ki sevimli dostlarımıza, onlardan biraz ayrı düşsek özlem duyarız...
Doğayı da severiz. Çiçekleri, denizleri, ormanları...Onlar bizi hayata bağlarlar. Onlar yaşam kaynaklarımızdır bir başka deyişle. Adı konmamış dostluklarımızdır. Eğer arkadaş, dost olmasını bilip onları anlamaya çalışırsak, onlarla iletişim kurarsak, onların da bizim gibi yaşamaya hakları olduğunu hissedersek doğayla barışmış olmaz mıyız? Geleceğimiz olan çocuklarımıza ve torunlarımıza temiz ve dengeli bir dünya bırakmış olmaz mıyız?
Yaşam elbette bu güzelliklerden ibaret değil sadece. Birçok acı gerçek de yaşamın bir parçası. Örneğin doğal afetler...Sel, yangın ve deprem. İşte birlikte yaşayacağımız üç gerçek. Biz bu gerçeklerle de tıpkı insanlarla, hayvanlarla, doğa ile iletişim kurduğumuz gibi iletişim kuramaz mıyız? İki dost olarak birbirimizi anlıyor olduğumuz, hatta birbirimize güven duyduğumuz gibi doğal afetler ile de iletişim kuramaz mıyız? Onları anlamayı, onlara güven duymayı, onlarla birlikte yaşamayı öğrenemez miyiz?
Değerli okurlarım, her yerde; canlı ya da cansız olan tüm varlıklar ile iletişim kurabiliriz.Örneğin deprem gerçeği ile yaşamak durumundayız. Sadece depremden korkarak bu hayatı sürdüremeyiz. O halde yapmamız gereken tek şey depremi anlamaya, onu araştırmaya çalışmak. Depreme ilgi göstermek, zaman ayırmak. Depremin zararlı etkilerinden nasıl korunabileceğimizin farkına varmak.
Bilim adamlarının, uzmanların, medyanın, genel ve yerel yönetimlerin, aslında herkesin depremle iletişim konusunda yapacakları şeyler var. Bu iletişimi kurmak için depremle ilgili tüm gerçekleri ortaya çıkartıp gerekli önlemleri almak ve kalıcı çözümler üretmek zorundayız. Deprem gerçeğini unutarak, depremden korkarak, bu konuda araştırmalar yapmayarak elbette depremle iletişim kurulamaz. Bu gerçeği göz önüne alarak yeterli mali, teknik kaynaklar ve insan kaynakları harekete geçirilmeli ve depremle iletişim kurulmalıdır.
Değerli okurlarım, doğa kendine yapılan doğruları ve yanlışları hiçbir zaman unutmaz. Zamanı geldiğinde bizleri mükafatlandırır ya da cezalandırır. Doğal afetler bu cezaların başında gelmektedir. Biz insanlar nasıl bir dünyada yaşamak istiyorsak, o dünyayı kurma adına eyleme geçmek durumundayız. Doğamıza ve çevremize sahip çıkmanın başlangıcı suyumuzu, havamızı ve toprağımızı korumaktan ve kirletmemekten geçmektedir. Eğer doğayla iletişimimizi yani dostluğumuzu, arkadaşlığımızı yitirirsek; ona gereken duyarlılığı göstermezsek, onu anlamaya çalışmazsak kendi ellerimizle bir canavar yaratırız. "Küresel ısınma", doğal afetler ve yaşanamaz bir dünya...
Yaşanabilir bir dünya yaratmak bizim, sizin, hepimizin ve tüm insanlığın elindedir.
Haydi yaşanabilir bir dünya için tüm canlı ve cansız varlıklarla iletişim kurmaya...
Bizlerin ve geleceğimiz olan çocuklarımızın, torunlarımızın yaşam hakkının yok olmaması için, önce doğanın yaşam hakkına sahip çıkıp, saygı göstermemiz gerekmez mi?
(Haber Ekspres, 29 Nisan 2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder