30 Temmuz 2008

MUSTAFA KEMAL'İ ANLAMAK VE ANLATMAK...


Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm dünyada hayranlık uyandıran devrimi iki aşamalıdır...

1. Kurtuluş: Türk milleti Kurtuluş Savaşı sayesinde esaretten kurtuldu.

2. Kuruluş: Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal'in ilke ve devrimleri sayesinde çağdaş bir devlet konumuna taşındı.

Kurtuluş yaşanmasaydı, kuruluş hiçbir zaman gerçekleşemezdi.

Kuruluş olmasaydı, kurtuluş kısa sürede anlamsızlaşırdı.

I. İnönü, II. İnönü, Sakarya ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri'nde şehit kanlarıyla elde edilen bağımsızlık, Atatürk'ün ilke ve devrimleriyle kalıcı hale getirildi.

Emperyalizme karşı mücadele ile Türkiye'nin çağdaşlaşması arasında bir iç bağlantı vardı kısacası...

Emperyalizme karşı mücadele etmeden çağdaşlaşılamıyor, çağdaşlaşmadan da emperyalizme karşı yeterince mücadele edilemiyordu.

Mustafa Kemal bu tarihsel gerçeği kavradı. Kurtuluşu kuruluşla bütünleştirdi. "Türkiye mucizesini" yarattı.

Tarih yazdı...

* * *

Bugün Mustafa Kemal'le ve onun yazdığı tarihle hesaplaşmanın kabaca iki entelektüel (!) tartışma aracılığıyla yürütüldüğü görülüyor.

Birincisi cumhuriyet devriminin kurtuluş ve kuruluş aşamalarını birbirinden özenle ayırıyor. Kurtuluşu sahipleniyor görünüyor. Ancak kurtuluşun ertesindeki kuruluşu zorbalık olarak sunarak eleştiriyor.

İkincisi ise kuruluşa olduğu kadar kurtuluşa da tepkili. Kuruluşu zulüm dönemi olarak tanımlıyor. Kurtuluş Savaşı'nı ise gereksiz bir mücadele olarak değerlendirecek kadar tarihsel kör ve bir o kadar da teslimiyetçi.

Görünen o ki, bu iki düşünce siyasal iktidar destekli yeni bir tarih yazımı projesi çerçevesinde ön plana çıkarılıyorlar.

Amaç açıkça gerçekleri tersyüz etmek...

Amaç, tarihi tarihsel gerçeklerden yalıtmak. Böylelikle bugünün siyasi ereklerine hizmet edecek yeni bir tarih yazmak...

Amaç, Türkiye'yi birilerinin çıkarlarına karşı daha da ılımlılaştırmak...

* * *

Atatürkçü kimlikleriyle bilinen kişilikleri birtakım suçlarla ilişkili olarak sunmak bu noktada kullanılıyor.

Çünkü böylelikle Atatürkçülüğü kimlik edinmiş kişilerin sindirileceği ve Atatürkçüler üzerinden Atatürkçülüğün toplum nezdindeki imajının zedeleneceği sanılıyor...

Bu nedenle bu kişilerin gerçekte suçlu olup olmadıklarından ziyade, onlara medya aracılığıyla suçlu imajı yüklemek önemli hale geliyor.

Devir imaj devri ne de olsa...

Gerçeğin yerini imaj alıyor. İmajın gerçekle ilişkisi kesiliyor.

İçine yerli (!) ve yabancı medya kuruluşlarının, hukukun, siyasal iktidarın, devlet olanaklarının, birçok uluslararası örgütün ve hatta yabancı devletin dâhil olduğu bir süreçte Türkiye'nin yeni kahramanları, yeni hainleri ilan ediliyor.

Çoğu kez gerçekte hain olanlar kahraman olarak "onurlandırılıyor", gerçekte kahraman olanlar hain olarak "fişleniyor"...

* * *

Değerli okurlarım söz konusu gelişmeler "küreselleşen dünyada" Türkiye'nin çağdaşlaşabilmesi için doğru yolun ne olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor aslında.
Mustafa Kemal'in ilke ve devrimlerine yönelik olarak içeriden ve dışarıdan artan baskılar, Türkiye için gerçek çözümün Mustafa Kemal'in ilke ve devrimleri olduğu konusundaki toplumsal farkındalığı büyütüyor...

Türkiye'de demokrasiyi "imajdan", "katıksız gerçeğe" çevirecek çözüm yolunu bulmak Atatürk'ü anlamak ve anlatmakla kesişiyor.

Atatürk ve demokrasi düşmanları külhanbeyli "imajlarına" rağmen neden "gerçekte" içten içe tedirginleşiyorlar sanıyorsunuz?

(29 Haziran 2008, Haber Ekspres)

Hiç yorum yok: