09 Eylül 2008

ARSENİK BAHANE; ASIL HEDEF İZMİR...-ZAFER YAPICI

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkiler ile havanın aşırı ısınması ve yağışların azalması, suya duyulan ihtiyacı daha belirgin hale getirdi.

Hayati önem taşıyan suyun azalması karşısında İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çamlı, Değirmendere ve Bostanlı barajlarının yapımı için Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan onay bekledi. Ancak bir türlü vize alamadı.

İşte bu nedenle yeraltı sularına yönelmek zorunda kaldı...

Yeni su temininde yeraltı sularına yönelme yeni sorunları da beraberinde getirdi. Yüzey sularından farklı olarak, İzmir'in derin yeraltı sularındaki arsenik oranının
fazlalığı birden dikkat çeker hale geldi.

AKP zihniyeti, bu durumu ve Dünya Sağlık Örgütü'nün sudaki arsenik miktarını litrede 50 miligramdan 10 miligrama çekmesini fırsat bilerek İzmir Belediyesi'ni hedef alan söylemler geliştirdi.

AKP'li politikacılar İzmir'in gündemini değiştirip, İzmir halkını sudaki arsenik oranıyla etkimeye çalışıyorlar...

Ancak bu söylemlerin temel hedefinin halkın sağlığını korumak olmadığı anlaşılıyor. Çünkü İzmir halkının sağlığını koruma yönünde belediyenin tüm girişimlerine bizzat AKP yönetimi engel oldu...

* * *

Değerli okurlarım, AKP yönetiminin İzmir'in su sorununu çözecek barajların yapımına engel olması esas sorun. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin önünde sadece iki seçenek kalmıştı: Birincisi az olan yüzey (baraj) sularını (arsenik olmayan) kesintili olarak halka vermek. İkincisi ise az olan yüzey (baraj) sularına yeraltı sularını (arsenikli) karıştırarak kesintisiz olarak halka vermekti. Belediye sıcak havalarda susuzluğun yol açacağı diğer hastalıkları da göz önüne alarak ikinci seçeneği kabul etti. Belediyenin arsenikli yeraltı suyunu yüzey suyuyla karıştırarak devamlı olarak vermesinin diğer bir nedeni de Dünya Sağlık Örgütü'nün 50 mg/lt değerini çok uzun zaman kullanılmış olmasıydı.

Akla bu noktada bazı sorular da gelmiyor değil! Uzun yıllar Dünya Sağlık Örgütü'nün öngördüğü sudaki arsenik oranı 50 mg/lt olarak kullanıldı da sonra hangi gerekçe gösterilerek 10 mg/lt düşürüldü? Aradaki 40 mg/lt değerindeki arsenikli su (sudaki arsenik değeri yüksek olan yerler için) bunca yıl Türk milletine neden içirildi? O zaman 50 mg/lt arsenik kanser yapmıyor da şimdi AKP'ye göre 10-30 mg/lt (üç ay sürecek arıtma yapılıncaya kadar) mi kanser yapacak? Bilim insanları bile vücudun dışarı atamadığı varsayımı ile günde bir litre düzenli arsenikli su içen bir insanın ancak 77 yıl sonra kansere yakalanabileceğini açıklamışlardır.

* * *

ABD'de sudaki arseniği yok etmek için "kir mıknatısı" adlı projeyi geliştiren ODTÜ mezunu kimya doktoru Cafer Yavuz "Kıyamet kopartılarak arsenik üzerinden halka eziyet çektirildiğini" dile getirdi.

İşte başbakanın asıl niyetini ortaya koyan sözleri: "DSİ baraj yapacak, sana verecek, onunla hava atacaksın."

Sayın başbakan, DSİ tarafından yapılacak barajın ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı hava atacak kaygısı taşıdığınız için mi İzmir halkını sudan yoksun bırakıyorsunuz? Bu bireysel kaprisiniz yüzünden İzmir halkını susuz bırakmaya hakkınız var mı? Siz Türkiye'yi bu mantıkla mı yönetiyorsunuz? Bir başbakan da olsanız sizin İzmir halkına bir özür borcunuz var? Bu sözleri hak etmeyen İzmir halkından derhal özür dilemelisiniz.

Siz sayın başbakan, zamanında bu barajların yapımına katkı koysaydınız bugün İzmir'de arsenikli su gündeme bile gelmeyecekti. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi arsenik taşıyan derin yeraltı sularına yönelmeyecekti. Bunun tek sorumlusu siz ve iktidarınızdır. Bunun için de İzmir halkından özür dilemeniz gerekir...

Sayın başbakan, İzmir'i alacağız diye sudan medet umar hale geldiniz. Siz Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanısınız. Sizin göreviniz tüm Türkiye'yi kucaklamaktır. Eğer sudan oy almayı umuyorsanız Türkiye'de 26 adet akarsu havzası var. Bu havzaların 20'den fazlası aşırı kirlenmiş durumda. Hele Ege bölgesindeki Bakırçay, Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzalarının ne durumda olduğunu biliyor musunuz?

Sadece bir örnek veriyorum Gediz havzası için. Gediz nehri 401 kilometre uzunluğundaki yolculuğuna Kütahya ve bir ilçesinden başlıyor. Uşak ve bir merkez ilçesinden, Manisa ve on iki ilçesinden, İzmir ve dört ilçesinden geçiyor. Toplam 4 il ve 18 ilçeden geçerek Menemen ve Foça ilçe sınırından denize dökülüyor. Aşırı nüfus artışını da göz önünde tutarsak bu yolculuğa evsel, endüstriyel, tarımsal vb. kaynaklı kirlilik de iştirak ediyor. Gediz, taşıdığı tüm kirlikleri denize taşıyor. Bu kirliliği de mi İzmir yaratıyor? Bu kirliliği de mi İzmir Büyükşehir Belediyesi mi yaratıyor?...

* * *

İşte Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun da asıl niyetini ortaya koyan sözleri: "İzmir bizim canımız, ciğerimiz. Belediye başkanı 'yapamıyoruz, beceremiyoruz' desin, biz yapalım!"

Sayın bakan, elde etmek istediğiniz belediyelerin tüm kaynak, yardım ve olanaklarını keserek onları çalışamayacak duruma getirdikten, daha sonra da belediye başkanının 'yapamıyoruz, beceremiyoruz' demesini bekledikten sonra mı biz yapalım diyeceksiniz? Sizin taktiğiniz bu mu? İzmir'i sizden olmayan bir belediye yönetiyor diye mi İzmir halkını cezalandırıyorsunuz? İzmirlilere gözdağı vermeyi bırakın da hemen özür dileyin sayın bakan.

Sayın başbakan, sayın bakan, siz İzmir'in su sorununu "izlerken" Türkiye'nin 22 tanesi tamamen kirlenmiş durumda olan akarsu havzasını da izleyiniz. Acı gerçekleri o zaman göreceksiniz.

İzlemezseniz, Mart 2009'da İstanbul'da beşincisi gerçekleşecek Dünya Su Forumu'nda Türkiye'nin su kaynaklarını nasıl anlatacaksınız? Orada, Türkiye'nin hangi temiz su havzalarını sunacaksınız?

Yoksa Dünya Su Forumu'nda da İzmir'in arsenikli suyunu mu sunmaya hazırlanıyorsunuz?...

Değerli okurlarım AKP laiklik karşıtı eylemlerin ve yolsuzluğun odağı haline gelmişti. Görülüyor ki şimdi de arsenik üzerinden halka eziyet çektirmenin odağı haline geliyor...

(Haber Ekspres, 8 Eylül 2008)

Hiç yorum yok: