21 Nisan 2009

KISILAN, KESİLEN SESLERİN SESİ OLMAK... - ZAFER YAPICI

Padişah bir sabah büyük bir gürültü ile yatağından fırlar. Pencereden bakar. Bir çocuk avazı çıktığı kadar "gevrek, gevrek..." diye bağırmaktadır. Bunun üzerine saraydakilere, gevrekçi çocuğun sesini kesmelerini emreder. Ancak saray görevlilerinin tüm çabalarına rağmen sonraki günlerde de çocuk aynı şekilde bağırmaya ve padişah onun sesiyle uyanmaya devam eder. Padişah en sonunda çok güvendiği vezirini çağırtır ve durumu ona anlatır. Ertesi günü iple çeken padişah, sabah erkenden pencerenin önünde çocuğu beklemeye koyulur. Bir süre sonra çocuk, çok kısık bir sesle "gevrek" diyerek görünür. Padişah, merakla vezirini çağırtıp ona: "Ne yaptın da çocuğun sesini kıstın?" deyince, vezir: "Padişahım, cebinde ne kadar parası varsa aldım. Onun için sesi kısıldı" der.

* * *

Değerli okurlarım, ekonomik özgürlüğü şu veya bu şekilde elinden alınan insanların sesleri kısılır. Toplumsal tepkileri yok olur.

Kimi durumlarda ise, yönetimler, iktidarlarını sürdürebilmek için toplumun tepkisizliğinden yararlanır. İnsanların tepkisizliğini sağlayabilmek hedefiyle de, onların ekonomik özgürlüğünü ellerinden alır.

Sözkonusu kötü gidişatı, ilk fark edenler ve özgürlüklere yönelik tehlikeler konusunda halklarını ilk uyaranlar aydınlar olur.

Bu nedenle tarih boyunca faşizmin ilk hedefi halkçı aydınlar olmuştur...

* * *

AKP hükümetinin yanlış ekonomi politikaları bir yandan milyonlarca insani işsiz konumuna sürüklerken diğer yandan işçiyi, memuru, emekliyi, esnafı, sanayiciyi, köylüyü, çiftçiyi, engelliyi, yetimi, öksüzü, kimsesizi, şehit ailelerini ve onuru ile yaşam mücadelesi veren kitleleri yoksullukla ve hatta açlıkla tanıştırdı...

Bu sürece paralel olarak, iktidarın uyguladığı yanlış politikaları bilen; demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini savunan; yolsuzluğu, yoksulluğu ve işsizliği dile getiren yurttaş bilincine sahip duyarlı insanlar gözaltına alınmaya başlandı...

* * *

İşsizin, işçinin, memurun, emeklinin, esnafın, sanayicinin, köylünün, çiftçinin, engellinin, yetimin, öksüzün, kimsesizin, şehit ailelerinin, onuru ile yaşam mücadelesi veren yoksulların ve geceleri yatağa aç giren çocukların sesi kısıldı.

Sesi kısılanların sesi olmayı amaçlayan, onların yalnız olmadıklarını ifade eden cumhuriyetçilerin, laiklerin, demokratların, sosyal ve hukuk devletini savunanların seslerinin ise "dalga dalga" kesilmesi hedefleniyor...

* * *

Sessizleştirilen halkın sesi aydınlar da susturulunca ne olacak? Toplum tamamıyla karanlığa mı gömülecek?

* * *

Değerli okurlarım, Türkiye'de çok tartışılmayan ancak oldukça önemli olan bir toplumsal dönüşüm ve uyanış süreci yaşanıyor.

Bu süreçte, toplumu sessizleştirme konusunda baskılar arttıkça özgürlükler, toplumun geniş kesimleri tarafından Atatürkçü değerler üzerinden tanımlanmaya başlanıyor.

Erkek-egemen düzenin evlerine kapattığı kadınlar, tarikatların okumalarını engellediği kızlar, düşüncelerine baskı kurulan gençler ve ekonomik özgürlükleri elinden alınan geniş kitleler, onları sindirmek isteyenler Atatürk'ü ötekileştirdikçe Atatürk'ün değerlerini içselleştiriyorlar. Birileri tam tersini hedeflese de, laikliğin, cumhuriyetin ve sosyal devletin demokrasi ve özgürlük için önemini kavrıyorlar.

Yani toplum tamamıyla karanlığa gömülmüyor. Aksine toplumsal yapımızda içten içe, aydınlığa doğru büyük bir dönüşüm dinamiği filizleniyor.

* * *

Bu demek oluyor ki, sesleri kısılan ve kesilen tüm kesimlerin en gür sesi gelecekte kimler olacak sorusunun yanıtı da açıkça ortaya çıkıyor:

...Türk gençliği ve Türk kadını...

(Haber Ekspres, 21 Nisan 2009)

Hiç yorum yok: