02 Ocak 2011

Yabancı Sermaye şimdi de Özel Güvenliği Ele Geçirmeye Çalışıyor!...- Zafer Yapıcı


Değerli okurlarım, ulus-devletin ortaya çıkmasıyla birlikte kimi konular devletin tekelci yetkisi içinde yer aldı. Güvenlik, bu konuların en önemlilerinden biriydi.

Ulus-devletin neoliberalizm ve küreselleşme süreçlerinin sonucunda aşınması güvenlik alanını da etkiledi. Geleneksel olarak devlet tarafından karşılanan bu hizmet, "özelleştirilmeye" başlandı.

Türkiye'de güvenlik alanının özelleştirilmesi 1981 yılında başlar. 1981 yılında çıkarılan 2495 sayılı "Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun" ile kendilerini daha çok koruma gereğini duyan bankalar, alışveriş merkezleri ve büyük fabrikalar kendi güvenlik birimlerini oluşturma ve güvenliklerini bu birimler eliyle gerçekleştirme konusunda yetkilendirilmiş oldular.

2004 yılında çıkarılan 5188 sayılı "Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun" ise güvenlik hizmetinin karşılanmasıyla görevli özel güvenlik şirketleriyle ilgilidir. Bu kanun ile özel güvenlik sektörünün faaliyete geçmesi resmiyet kazanmıştır.

* * *

5188 sayılı kanunun amacı, kanun metninde şöyle tanımlanmış: "Ticaret yasasına göre kurulan şirketlerin yasal bir zemine oturtulması, özel güvenlik alımındaki her tür faaliyetin kayıt altına, dolayısıyla denetim altına alınması, ülkede istihdam yaratılması, polisin yükünü hafifleterek asıl görevini daha iyi yapmasına imkan sağlanması."

Değerli okurlarım, 5188 Sayılı Kanun'un çıkarılmasındaki asıl amaç; polisin yükünü hafifleterek asıl görevini daha iyi yapmasına imkan sağlamak ve istihdam yaratmakmış!...
Bakınız bu yasa ile 2004 yılından 2010 yılı sonuna kadar polisin yükü nasıl hafiflemiş ve nasıl istihdam yaratılmış!...
· 1270 özel güvenlik şirketi faaliyet izni almış,
· Özel güvenlik elemanı yetiştiren 712 eğitim kurumu faaliyete geçmiş,
· Toplam 46 bin 688 kurum-kuruluş özel güvenlik elemanı çalıştırmak için izin almış,
· 1 milyon 51 bin kişi özel güvenlik elamanı olmak için sınava girmiş ve 686.458 kişi sertifika almış. Bunlardan ancak 415.487'si özel güvenlik elemanı kimliğine kavuşmuş,
· Devlet özel güvenlik için 293.790 kadro tahsis etmiş. 168.975 kişi özel güvenlik elamanı olarak kamu kuruluşları, hastaneler, alışveriş merkezleri, bankalarda aktif görev üstlenmiş.

Polisin yükünü hafifleten bu gelişmeden sonra polisin asıl görevi ne olacak?...

* * *


Hal böyle olunca, 168.975 özel güvenlik görevli sayısıyla Türkiye, 134 ülkenin asker sayısından fazla güvenlik görevlisine sahip konumda...

Bu sayıya yenileri de eklenmeye devam ediliyor. Yani Türkiye'de yeni bir "dev sektör" oluşmaya başlıyor.

Oluşan dev sektörün stratejik öneme sahip olması ve yabancı sermayenin bu sektöre ilgisi dikkat edilmesi gereken bir durum. Nitekim 5188 sayılı yasa, yabancı şirketlerin de Türkiye'de bu sektörde faaliyetlerde bulunmasına cevaz veriyor.

Tıpkı Türkiye'nin stratejik öneme sahip kazanımlarının yabancı sermayenin eline geçmesi gibi, Türkiye'nin güvenlik araçları da yabancı sermayenin eline geçme riskiyle karşı karşıya...

Şimdi haklı olarak sormamız gerekmez mi?...

Toplumun güvenliği ile ilgili stratejik öneme sahip olan bu yapıyı polisin yükü hafiflesin diye adeta taşeronlaştırmak başlı başına bir güvenlik sorunu yaratmaz mı? Bunun üstüne bir de güvenliğin sağlanmasını yabancı şirketlere ihale etmek?

Nitekim Tüm Özel Güvenlik Dernekleri Federasyonu Başkanı Bülent Perut bu konudaki görüşlerini söyle dile getiriyor, " Sektör, yabancıların göz koyduğu, satın almak istediği, çok hızlı gelişen bir sektör. İlk beş, altı özel güvenlik şirketinin içerisinde iki, üç tanesi yabancı şirketler tarafından alınmış durumda. Stratejik yerlerde de bu şirketler yer alabiliyor."

Perut'un bu sözleri durumun ne derece önemli olduğunu gözler önüne sermiyor mu? Niçin yabancı sermaye başka ülkelerde değil de Türkiye'de stratejik öneme sahip olan bir sektörü; özel güvenlik sektörünü ele geçirmeye çalışıyor?...

* * *

Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi hükümetin stratejisi üretime dayalı kalkınma değil.

Hükümet, neoliberalizmin uygulayıcısı olmayı sürdürüyor. Güvenliği de özelleştirerek, memur sayısında azaltmaya giderek bütçe giderlerini azaltmaya bakıyor.

Bu yönelim iki büyük tehlikeye yol açıyor.

Birincisi, özel güvenlik güçlerinin bir güvenlik sorunu haline gelebilme olasılığı. Özel güvenlik güçleri Türk yasal sistemine göre üst arama, kimlik sorma, gözaltına alma, hatta silah kullanma yetkilerine sahip. Bu alandaki denetimsizlik bir güvenlik sorunu anlamına gelebilir. Yabancı sermayenin bu süreçte aktif bir rol üstlenmesi sorunu daha da denetimsiz bir noktaya taşıyabilir.




İkincisi, güvenliğin özelleştirilmesinin güvenliği, maddi olanakla orantılı olarak satın alınabilir bir meta haline getirmesi. Örneğin üst gelir grubundakiler tuttukları özel güvenlik güçleri vasıtasıyla sitelerinde güvenli bir yaşam sürerken, devletin sokak güvenliği sağlama mekanizması olan gece bekçiliğini tasfiye etmesiyle "sitelere" ve "özel güvenlik kurumlarına" maddi açıdan erişemeyen milyonlarca orta ve alt gelir grubundaki kişinin güvenliği nasıl sağlanacak?

Görülüyor ki siyasal iktidar, stratejik öneme sahip güvenlik sektörünü de kanunlarla albenili hale getirip; yabancıların iştahını kabartıp satarak kalkınmak yolunu izliyor.

Peki dünya tarihinde bu yolla kalkınmış bir ülke var mı?...

...Sahi biz nereye gidiyoruz?...
(Haber Ekspres Gazetesi- 3 Ocak 2011)

Hiç yorum yok: