21 Ağustos 2011

TBMM’DE GÖRÜŞÜLMEYEN DIŞ POLİTİKA ULUSAL SAYILABİLİR Mİ?... - ZAFER YAPICI


Sayın Başbakan “sabrımızın sonuna geldik. Suriye bizim iç meselemizdir” diyor.
Ve Dışişleri Bakanı’nı “son uyarı” için Şam’a gönderiyor.
İktidar partisinin bir sözcüsü, “Davutoğlu Şam’dan dönünce bir yol haritası çizeriz” diyor.
Üstelik TBMM’de ne ana muhalefetin ne de diğer muhalefet partilerinin görüşleri alınmadan bu sözler söyleniyor.
Başbakan, bakanlar, ABD Dışişleri Bakanı ve ABD Ankara Büyükelçisi eşgüdüm halinde.
ABD Başkanı ile kırmızı telefon hattı açık.
AB ülkeleri teşvik yarışında…
Times gazetesi Suriye’ye karşı Türkiye’nin askeri operasyonunu tartışmaya açıyor.
AKP herkesin görüş ve önerisini alıyor...
Bir tek muhalefetin ve Türk kamuoyunun görüş ve önerilerini almıyor!
İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası böyle yönetiliyor…
* * *
“Sabrımızın sonuna geldik”, “Suriye bizim iç meselemizdir” ve “Davutoğlu Şam’dan dönünce bir yol haritası çizeriz” sözleri komşularımızla sıfır sorun söylemiyle bağdaşıyor mu?...
Peki bu çelişki niye?…
* * *
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yürütülen dış politika hakkında şu görüşleri dile getiriyor: “…Dış politika stratejiniz, eğer ülkenizin yüksek çıkarları, bekası ve sokaktaki insanın refahı bakımından artı değer üretmiyorsa, doğru tespit edilmemiş demektir… Meclisine, ana muhalefete, halkına değil de Batı’nın egemen güçlerine bilgi vermeyi düstur edinenler, egemen güçlerin taşeronluğunu yapanlardır…”
Değerli okurlarım, Kılıçdaroğlu’nun bu tespiti doğru değil mi?
Neden ana muhalefetin ve diğer muhalefet partilerinin görüşleri çok önemli dış politika konularında alınmıyor?
Oysa Suriye meselesi gibi kritik bir konuda dış politika, muhalefetiyle iktidarıyla TBMM’de mutabakatla alınan kararlara dayanmalıdır.
Yoksa olası bir yanlış kararın büyük vebali sadece iktidara kalır.
O halde siyasal iktidarın ve dış çevrelerin eşgüdümüyle yürütülen, ancak içinde halkın ve muhalefet partilerinin yer almadığı bir dış politika kararına ulusaldır diyebilir miyiz?
TBMM’yi, ana muhalefeti, diğer muhalefet partilerini ve halkı görmezlikten gelmenin ve ancak dıştan gelen öneriler ve telkinler doğrultusunda politika üretmenin, uygulamanın ve sahiplenmenin adı olsa olsa dış politikada AKP demokrasisidir.
* * *
Değerli okurlarım, bugünkü yazımı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dış politika ve TBMM ile ilgili söylediği altın değerindeki şu sözlerle bitirmek istiyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta barış, dünyada barış gayesi, insaniyetin refah ve ilerlemesinde en esaslı etken olsa gerektir. Buna elimizden geldiği kadar hizmet etmiş olmak bizim için övünülecek bir harekettir.” (1933)
“Dış siyasetimizde başka bir devletin hukukuna tecavüz yoktur. Ancak hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu savunuyoruz ve savunacağız.” (1921)

“Memleketin alın yazısında biricik yetki ve kudret sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin düzeni için, iç ve dış güvenliği ve dokunulmazlığı için en büyük kefildir. Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi’nde şifa buldu. Gelecekte de yalnız orada kesin önlemlerini bulabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı daima Büyük Millet Meclisi’ne yöneldi ve daima oraya yönelmiş olacaktır.” (1930)

( HABER EKSPRES GAZETESİ- 15.08.2011)

Hiç yorum yok: