30 Ağustos 2011

ÜLKEDE DURUM - ZAFER YAPICI

Yurttaşın devlet kurumlarına güven duyması devletin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesinin temel teminatıdır. Bu kurumların en önemlilerinden biri ise adalet dağıtmakla görevlendirilmiş mahkemelerdir, adli organlardır.

Adli organlarına güvenini yitirmiş bir toplum aşama aşama kaosa sürüklenir.
Ne yazık ki AKP iktidarında adli organlar, yürütmenin baskısına uğramakta, bu nedenle toplum düzleminde yargının vereceği kararlara güven sarsılmaktadır.

Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmanın ortasında, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları’nın görevden alınmaları bu sürecin son halkasını oluşturmaktadır.
Neden böyle bir müdahale yapıldığı açıklanamamakta, anlaşılamamaktadır.

Bu sırada, Deniz Feneri soruşturması kapsamında Kanal 7 binasının aranacağını önceden kanala bildiren “köstebeklerin” varlığı belirginleşmektedir.

Acaba savcıların görevden alınmaları, köstebek olayının kapatılması ile mi bağlantılıdır? (bkz. “Köstebek AKP’li”, Cumhuriyet, 28 Ağustos 2011, s. 1)

* * *

Daha da kötüsü, toplum, özellikle de iktidara muhalif olan kesimler, her an dinlenme ve izlenme kaygısını taşımaktadır.

İktidara muhalif olan insanlar, gelecekte kaçınılmaz bir biçimde şöyle bir baskı ve yıldırma süreciyle karşılaşacağını düşünmeye başlamıştır: Önce onlar hakkındaki dinlenme ve izlenme verileri yandaş medya aracılığıyla çarpıtılarak sunulacaktır.
Muhalif kesimler, medya yardımıyla yaratılacak ama aslına hiç benzemeyecek bir imaj üzerinden karalanacaktır. Sonrasında ise güven duymadıkları adli mercilerin önünde uzayan duruşmalarla yargısız infaza uğrayacaklardır…

* * *

Bir taraftan haberlere göz gezdiriyorum. Yine şehitler.

Aynı anda garip bir kampanya. Irak’ı görmezden gelerek, terörün kaynağını üst üste Pejak operasyonları düzenleyen İran’da ve Suriye’de göstermeye programlanmış yorumcular, gazete köşe yazarları.

Belli ki, yakın gelecekte Batı’nın “Arap Baharı” adlı hakimiyet oyununda Türkiye, yeni rolüne medya aracılığıyla hazırlanıyor.

Önce artan terör olaylarının Suriye ve İran ile ilişkisi olduğu toplumsal algıya işlenecek.

Sonra Batı çıkarları için sözkonusu ülkelere gerçekleştirilecek operasyonlarda Türkiye’nin bir rol almasına karşı halk tepkisi, teröre karşı önlem söylemiyle azaltılacak.

Daha “insaflı” bazı yorumlar, terörün kaynağının Kandil olduğunu kabul ediyorlar. Türkiye’nin fiilen ABD denetiminde olan bu bölgede terörist faaliyetlerin engellenmesi ödünü karşılığında ABD’nin olası Suriye operasyonunda ona destek verebileceğini söylüyorlar.

Bu sürecin hazırlıklarının Cumhuriyet gazetesinde bile yer alıyor olması ilginç ve bir o kadar da düşündürücü.

Bakınız Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara temsilcisi Utku Çakırözler, geçtiğimiz günlerdeki bir köşe yazısında AKP yönetimine bu pazarlığı hangi sözlerle önermiş: “ABD, Kandil’deki PKK kampları konusunu çözmeden Irak’tan çekilmemelidir.
ABD’nin Türkiye’den özellikle Arap Baharı konusundaki beklentilerinin karşılanması noktasında Ankara’nın tek önkoşulu ‘Kandil’ olmalıdır.” (Utku Çakırözler, “Somali Yerine Washington ve Erbil’e Gidilmeli”, Cumhuriyet, 21 Ağustos 2011, s. 8)

Demek ki Ankara Kandil konusunda bir taviz karşılığında ABD’nin Ortadoğu planlarında yerini korumalıdır.

Oldu. Gerekirse Suriye yönetimini devirmek için oraya asker de sokmalıdır!

Değerli okurlarım, bu görüşlerin Cumhuriyet Gazetesi’nde bile savunuluyor olması, Türkiye “Cumhuriyet”imizin geldiği nokta konusunda hepimize bir fikir veriyor sanırım.

* * *
Yarın Bayram… Şeker Bayramı. Tüm okurlarımın ve Haber Ekspres Gazetesi’nin değerli çalışanlarının bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.

(29 Ağustos 2011, Haber Ekspres)

Hiç yorum yok: