Gün geçmiyor ki şehit haberleri gelmesin…
Daha yeni…
Silvan kırsalında 13, Hakkari Çukurca’da 12 askerimiz şehit edildi teröristler tarafından…
Ateş düştü yine anaların, babaların, kardeşlerin ve Türk Ulusunun yüreğine. Hem de nasıl bir ateş. Kor kor…
PKK’nın terör eylemlerine başladığı 1984’ten 22 Haziran 2010’daki Halkalı saldırısına kadar verilen şehit sayısı 6 bin 653…
Bu sayı her yeni gün artıyor ne yazık ki!
Yeter artık; yeter artık diye feryat ediyoruz…
Feryat ediyoruz Kürt sorunu vardır diyenlere…
Feryat ediyoruz terör sorunu vardır demeyenlere…
Feryat ediyoruz TSK’nın kahraman subaylarını içeri atanlara…
Feryat ediyoruz ulusal politikalar üretemeyenlere…
Türkiye’yi güllük gülistanlık gösterenlere feryat ediyoruz…
Bir ABD, bir İngiliz ya da bir İsrail askeri teröristler tarafından öldürülse vay onu öldüren teröristin haline, vay o teröriste destek veren ülkenin haline…
Ama gelin görün ki ileri demokrasi aldatmacasıyla, insan hakları aldatmacasıyla, Kürt açılımıyla, AB ve ABD’nin akıl hocalığıyla, olan Türk ulusunun bağrından çıkmış Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Mehmetlerine; Mehmetçiklerine yani yavrularımıza, çocuklarımıza oluyor…
Ey milletim artık uyan…
Uyan ki sesini duyur. Gaflet ve dalalet içinde olanlar artık uyansın…
* * *
Değerli okurlarım, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın birinci maddesinde terör aynen şu şekilde tanımlanmıştır:
“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti’nin ve Cumhuriyet’in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”
Değerli okurlarım bugün de;
• Cebir ve şiddet kullanılarak milletimiz üzerinde baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemleri uygulanmıyor mu?
• Bu yöntemleri uygulayanlar anayasamızda belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek istemiyorlar mı?
• Cebir ve şiddeti devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacıyla gerçekleştirmiyorlar mı?
• Bu şekilde bir örgütlenmeye karşı yerinde önlemlerin alınmaması cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmüyor mu?
• Devlet otoritesini zaafa uğratmıyor mu?
• Devleti yıkmak, ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek hedefindekileri yüreklendirmiyor mu?
• Devletin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı böylece gittikçe bozulmuyor mu?
Terörün amacı siyasidir. Siyasi hedeflere ulaşmak için şiddetin araçlaştırılmasıdır terör. Birinin “terörist” dediğine diğerinin çeşitli kaygılarla “özgürlük savaşçısı” diyebildiği, terör örgütlerinin bazı devletler tarafından stratejik amaçlarla kullanıldığı, küreselleşmenin ve şehirleşmenin terörün araçlarını çoğalttığı ve gizlenmesini kolaylaştırdığı bir çağda, terörle mücadele elbette daha zordur.
Böyle bir çağda terörle mücadele doğru stratejiler gerektirir. Ulusal politikaları ulusal bilinçle perçinlemeyi gerektirir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nı çok iyi okumayı gerektirir. Daha kararlı duruş, daha fazla inandırıcılık gerektirir. Daha fazla ciddiyet gerektirir!
Terörle Mücadele Yasası’nda açıkça sayılan yolları izleyerek, bu yasada aktarılan hedefleri gerçekleştirmek isteyen kişiler hiç kuşkusuz teröristtirler. Bunun kadar kesin olan bir başka şey de terör olgusuyla etkin mücadele etmekte zaafı olan siyasal iktidarların ve terörün gizli ya da örtülü destekçisi olmuş her örgütlenmenin terörün yıkıcı etkilerinden sorumlu olduklarıdır!
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, geçtiğimiz yıllarda Avrupa ülkelerinin PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmelerine karşın teröristleri Türkiye’ye iade etmediklerini ifade ederek bu ülkeleri samimi olmamakla eleştirmemiş miydi? Geçmişten ders almayanların bölgede Türkiye’ye karşın birtakım projeleri hayata geçirme peşinde olduklarını söyleyip “Buna stratejik ortağımız ABD de dahil” dememiş miydi?
Bu açıklama yıllar öncesinde söylenen “Sevr’i getirmek istiyorlar” sözünü doğrulamıyor mu?
Şimdi Başbakanın bıçağın kemiğe dayandığını söylemesi, onun geçmişten ders aldığı anlamına gelir mi?
Nasıl ki Somali konusunda aç ve susuz insanlara yardım için anında iktidar tarafından bir ulusal bilinç duyarlı bir şekilde oluşturulmaya çalışılıyor ve bu başarılıyorsa…
Neden yıllar yılı binlerce şehit verdiğimiz ve hala vermeye devam ettiğimiz terör konusunda bir ulusal bilinç aynı iktidar tarafından aynı duyarlılıkla oluşturulmuyor veya bu bilincin oluşturulmasına fırsat verilmiyor…
Terörün tek korkusu ulusal bilinçtir.
Terörün tek korkusu ulusal politikalardır.
Terörün tek korkusu ulusal bilinç doğrultusunda ulusal politikalar üretecek iktidarın duyarlı, dik ve kararlı duruşudur…
Ne dersiniz?...
Bıçağın kemiğe dayanmasının anlamı bu olabilir mi?
(22 Ağustos 2011, Haber Ekspres)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder