18 Mart 2008

EMEKÇİ KADINLARIMIZIN HAKLARI TÖRPÜLENİYOR - ZAFER YAPICI

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü.

Kadın haklarının vurgulandığı güne Türkiye'de, kadının varolan haklarını da elinden alma girişimleri damgasını vurdu...

Bugün hala, siyasal iktidarın desteğiyle, erkeğin hakkının kadından daha fazla olduğuna dair bir toplumsal kabul, yaşamı yönlendirmeye devam ediyor.

Kadının kafasına türban giydirmeye çalışan AKP zihniyeti, onu toplumdan ve çalışma hayatından uzaklaştırıp dört duvar arasına sıkıştırmanın gayreti içinde. Bu zihniyet bir de kadınlara görev biçiyor utanmadan. Çok çocuk doğurma görevi!
Kadınlar evde otursunlar, kapansınlar, çalışacaklarsa da düşük maaşlarla, ikincil işlerle yetinsinler...İstenen bu!

Adını doğru koyalım. Bugün yaşadığımız süreç dinsel dogmalarla ve siyasal baskılarla kadına, ikincil olmayı dayatma sürecidir.

Asıl amaç ise soygun ekonomisinin sürekliliğini sağlamaktır...

Neo-liberal ekonomi mantığının kadına yaklaşımı şöyledir: Kadın, kendi işgücünün gerçekten artık değer yaratmadığına çeşitli yollarla ikna edilmeye çalışılır. Çoğunlukla bu süreçte gelenek ya da din ön plana çıkarılır. Amaç kadının düşük ücret almasının doğal olduğuna onu inandırmaktır. Böylelikle yetişkin kadın, yetişkin erkeğin ücret düşüklüğünü hane içinde telafi edici unsur olarak yeni rollere sahip olur. Bu rollerin oynanması da yetişkin erkeğin ücret düşüklüğünün sürdürülebilirliğini sağlayarak kapitalist sisteme katkıda bulunur.

Daha açık bir örnekle ifade edelim. Bir hanede hem kocanın hem de hanımın çalıştığını düşünelim. Önce kadın, erkeğe göre daha düşük maaş alması gerektiğine ikna edilir. Örneğin, erkeğe göre geride olduğuna yönelik bir inanç bu noktada kullanılır. Erkek de, sosyal güvenliğin olmadığı bir ortamda işini kaybetmemek için düşük maaşa razı olur. Böylelikle "isyanın" önüne geçilir. Ekonomik düzenin sürekliliği sağlanır.

AKP zihniyeti, soyguncu ekonomi düzeninde kadını düşük maaşa razı etmekle yetinmiyor. Ayrıca kadınları eve kapatma yolunda bir kimlik politikası da yürütüyor.

Bu ne anlama geliyor? Kadınların bir kısmı hiç çalışmasın. Sadece evde "en az üç" olmak üzere çocuk baksın...Erkek de iş güvencesi olmadığından düşük maaşa razı olsun. Hanede, normalde kadına biçilen ekonomik düzenin sürekliliğini sağlama görevini de bu kez iktidarın odun-kömür-makarna dağıtım şebekesi üstlensin. Bunu da "oy karşılığında" yapsın. Böylece hem ekonomik düzen sürsün hem partinin iktidarı! Daha bitmedi. Çok çocuk doğsun ve doğan çocuklar da geleceğin işsiz havuzuna eklensinler de, düşük ücretler kader olarak görülmeye devam etsin...Her şey aynen böyle sürsün. Halk sadakaya mahkum olsun, birileri köşeleri dönsün!

Oh ne ala!

Değerli okurlarım, sosyal devlet anlayışı, soygun ekonomisi ve AKP zihniyetinin alternatifidir.

Birbirini besleyen soygun ekonomisi ve AKP zihniyetinin aşılması için sosyal devleti, kadın haklarını ve laikliği içine sindirmiş, etnik ve dini kimlik üzerinden siyasetten arınmış bir siyasal bilincin toplum tarafından kabul görmesi ve tüm "gerçek mağdurların" bu ilkeleri savunan bir partide birleşmesi gerekir.

Açıkça söylüyorum: O parti de bu siyasi bilinci kendine şiar edinmiş, ideolojisi Kemalizm ve sosyal demokrasi olan CHP'dir...

Bu konuyu işlemeye yarın devam edeceğiz...

(Haber Ekspres, 18 Mart 2008)

Hiç yorum yok: