31 Mart 2008

GERİLİMİ YARATANLAR GERİLİM TELLALLIĞI YAPTIRIYORLAR…

AKP 2002 seçimleri sonrasında iktidara geldiğinde, CHP lideri Deniz Baykal, R.T. Erdoğan’ı ziyaret ederek AKP iktidarında, cumhuriyetin niteliklerine, devrimlerine ve anayasasına dokunulmaması gerektiğini; bunların Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Milleti’nin kırmızı çizgileri olduğunu hatırlatmıştı.

Daha sonraları AKP iktidarı Türkiye’nin anayasası, devlet düzeni, laikliği ve eğitim anlayışı ile kavga ederek onları başkalaştırma çabaları içine girdi.

30.06.2005 tarihinde CHP lideri Deniz Baykal AKP’nin bu tehlikeli gidişatını meclis grubunda dile getirdi ve Türk milletine şöyle seslendi: “Sevgili vatandaşlarım sizlere sesleniyorum; lütfen bu memleketin kaderine el koyunuz. Bu memleketi ne yapacağı bilinmeyen böyle bir iktidarın keyfi kararlarına teslim etmeyiniz. Bu ülke sizindir, bu ülke bizimdir, bu ülke hepimizindir. Türkiye’yi bugünlere hep beraber getirdik. Türkiye’ye bundan sonra hep beraber sahip çıkacağız. Türkiye’nin kazanımlarını, devletimizin kazanımlarını, Cumhuriyetimizin kazanımlarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarını tehlikeye atabilecek bu sorumsuz gidiş karşısında bütün vatandaşlarımı kadınları erkekleri gençleri yaşlıları göreve çağırıyorum. Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırıyorum”. Deniz Baykal bir taraftan mecliste AKP’nin yaptığı yanlışlıkları dile getirirken, diğer taraftan da devamlı olarak Türk Milleti’ni uyarıyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin tehdit ve tehlike altında olduğunu söylüyordu.

Bu çağrı zaman içinde 14 Nisan’ları yarattı. Milyonlarca cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan yurttaşlarımız ve sivil toplum kuruluşları Tandoğan ve Anıtkabir’den iktidara ve dünyaya bir mesaj verdi. Ama bu mesaj tam alınmadı. Arkasından yine milyonlar Çağlayan’da, Gündoğdu’da, Çanakkale’de, Manisa’da ve Samsun’da haykırmaya devam etti. Ama AKP yine bildiğini okudu.

Cumhurbaşkanlığı, laiklik, anayasa, türban, kadrolaşma, YÖK, üniversite, Milli Eğitim, Vakıflar, gözaltı krizlerindeki tartışmalar sadece birkaç örnek…

Tüm bu krizleri yaratan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni uçuruma götüren AKP’ye dur diyen hukuk, parti kapatma davası açtı. Bundan da sıyrılmak isteyen AKP “mini anayasa paketi krizi” yaratmaya çalıştı. “Güç bende, ben istersem her değeri değiştirir, başkalaştırırım” anlayışı içine girdi.

Peki AKP tüm bu krizleri yaratmaya devam ederken CHP dışında sesini yükselten bir siyasi parti oldu mu? Hayır! Duyarlı Sivil Toplum Kuruluşları ve duyarlı yurttaşlar dışında sesini yükselten oldu mu? Hayır! CHP’nin, Sivil Toplum Kuruluşları’nın ve duyarlı halkımızın iktidardan hesap sorması hem iktidarı hem de bazı kesimleri rahatsız etti. İşte bu durumlar “gerginlik” olarak etiketlendi ve bu gerginliği azaltmak için bir süre önce TÜSİAD daha sonra TOBB, Kamu-Sen, Hak-İş, Türk-İş, TESK, TİSK, ve TZOB “Türkiye İçin Sağduyu” bildirisi yayınladı.

Bildiride “Türkiye Cumhuriyeti, anayasanın başlangıç ilkelerine dayalı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. Vazgeçilemez olan bu ilkeler bütünü, bizi bir arada tutmaktadır. Bu ilkelerin varlığı dışında her mesele, siyasetin konusu olabilir ve özgürce tartışılabilir” dendi…

Şimdi sormak istiyorum TÜSİAD, TOBB, Kamu-Sen, Hak-İş, Türk-İş, TESK, TİSK, ve TZOB daha önceleri nerelerdeydiniz? Açıkladığınız bildirideki cumhuriyetin nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti 2005 ve sonrasında tehlike ve tehdit altında değil miydi? CHP liderinin 2006 yılında “Türkiye’nin rejimi ve bölünmez bütünlüğü tehlike altında” dediği zaman siz neredeydiniz? O zaman cumhuriyet değerlerine sahip çıkmadınız da şimdi kâğıt üzerinde sahip çıkıyor gibi mi görünüyorsunuz? O zaman kendi ekonominiz iyi idi de şimdi kötüye doğru gittiği için mi Cumhuriyet değerlerine sahip çıkma, “sağduyu” ve “herkes bir adım geri atsın” çağrılarını yaptınız.

Peki siz, ortada bir gerilim varsa bu gerilimin neden çıktığını veya çıkarılmak istendiğini bilmiyor musunuz? Geri adım atması gerekenleri ve hangi konularda geri adım atmaları gerektiğini açık ve net söyleyemez misiniz? Herkes kim? Siz bu herkesin neresindesiniz? Yoksa size verilen bir görevi yerine getirmek için mi bu bildiriyi yayınladınız? Kamuoyuna bu soruların yanıtlarını anlatmak durumundasınız…

Bu sağduyu ve bir adım geri atılsın çağrılarını büyük gövde gösterileriyle AKP’nin gerilim tellallığını yaparak değil yüreğiniz yetiyorsa bu gerginliği yaratanın AKP olduğunu, Başbakan olduğunu söyleyerek yapınız. Yüreğiniz yetiyorsa malumu ilan ediniz. Yüreğiniz yetiyorsa “-ülkemde gerilim olmasın diye 5 yıldır bekledim, şimdi neden geri adım atayım" diyen başbakana daha yüksek bir ses tonuyla “-geri adım atın” deyiniz.

Bunları yapmazsanız, geri adım atması gerekenleri CHP ve cumhuriyet sevdalıları olarak gösteriyorsunuz demektir. Amaç buysa, bu amaca hiçbir zaman ulaşamazsınız. Hiçbir vatansever cumhuriyet değerlerinden ödün vermez, geri adım atmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini ve ulusal, laik ve üniter yapısını savunanları Türkiye’yi gerginliğe götüren taraf olarak göstermek ve geri adım atmalarını önermek olsa olsa gaflet, delalet hatta hıyanet içinde olunduğunu gösterir.

Türkiye’yi bu ortama sürükleyen ve gerginlik yaratma girişiminde bulunan AKP ve onun lideri Recep Tayip Erdoğan’dır. Bunu açık bir dille söylüyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk, “Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum” demişti.

Tek yandaşlığımızın cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı olduğu için, değil bir adım; bir milim bile geri adım atmayacağız…

Atatürk ilke ve devrimlerini korumaya devam edeceğiz!

(Haber Ekspres 31 Mart 2008)

Hiç yorum yok: