Hatırlarsınız. Bir süre önce Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Cumhurbaşkanlığı görevine getirilen Abdullah Gül'ü yeni görevinden dolayı kutlamak için Türkiye'ye gelmiş, ancak Anıtkabir'i ziyaret etmemişti.
Yine hatırlarsınız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Anıtkabir'e gitmek istemeyen Suudi Arabistan Kralı'nın ayağına giderek onunla otel odasında özel bir görüşme yapmışlardı...
Dahası devletin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'e saygı göstermeyen bu kişiye Bakanlar Kurulu kararıyla "Devlet Şeref Madalyası" verilmişti.
* * *
Şimdi de bir başka teokratik devlet olan İran İslam Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Türkiye'ye geliyor. Tıpkı Suudi Arabistan Kralı gibi Anıtkabir'e gitmek istemeyen Ahmedinecad 14 Ağustos'ta Türkiye'de olacak.
Tepkilerden çekinen yetkililer, Ahmedinecad'ın ziyaretini bir "çalışma ziyareti" olarak ilan etmek zorunda kaldılar. Çünkü "çalışma ziyareti" protokollerinde, "resmi ziyaret" protokollerinin aksine Anıtkabir ziyaretinin programa alınması zorunlu tutulmuyor.
Abdullah Gül ile Ahmedinecad arasındaki görüşmenin Ankara yerine İstanbul'da yapılacak olması da Gül'ün daha önceden planlanmış programı çerçevesinde ziyaret günlerinde İstanbul'da olmasına bağlanıyor.
Böylece Ahmedinecad'ın Atatürk'e saygısızlığının kılıfı Türkiye'nin protokol yetkililerince önceden hazırlanıyor.
* * *
Bu utanç duyulacak kişiliksiz diplomatik manevraya Türkiye'yi zorlayan süreci Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı bakınız nasıl yorumluyor: "Ufak tefek detay" (!)...
Bu sözler olsa olsa, Dışişleri Bakanı'nın kendisini hala Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, AKP'nin Dışişleri Bakanı olarak görmekte olduğunun yeni bir kanıtını oluşturuyor.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nin; Atatürk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri bakanı olan kişiler, devletin kurucusu Atatürk'e saygı göstermeyenlerin Türk milletine de saygısı yoktur deyip böyle talepleri geri çevirmeliydiler.
Devlet ciddiyeti bunu gerektirirdi. Ulusun değerlerine saygı bunu gerektirirdi. Onur bunu gerektirirdi...
* * *
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bihlun Tamaylıgil: "Biz laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri ve Atatürk diyoruz ve gerisinin teferruat olduğunu söylüyoruz, AKP'nin Dışişleri Bakanı ise Atatürk'e saygıyı teferruat olarak görüyor. Anıtkabir'de saygı duruşunu ise genel başkanı gibi 'sap gibi dikilmek" olarak algılıyor. İşte bizim kınadığımız zihniyet bu" diyor.
Tamaylıgil bu sözleriyle devlet yönetiminde yapılan söz konusu sorunlu tercihlerin, Türk milletinin sahip olduğu değerlere yapılan acımasız bir saldırı biçimine dönüştüğünü açık yüreklilikle ifade ediyor.
Değerli okurlarım, İran'ı ve onun cumhurbaşkanını; onlar üzerinden de Türkiye'deki kimi radikal dinci çevreleri memnun edebilmek için bu tür davranışlar içinde olmak devlet ciddiyetiyle bağdaşıyor mu?
Türk ulusunun Atasına saygı göstermeyen kendini beğenmiş Atatürk kaçkınlarına hürmet etmek de neyin nesi?
Değerli okurlarım aktif dış politikayı, birilerinin her istediklerine boyun eğmek, her söylediklerini yapmak olarak algılamak çok yanlış bir yaklaşımdır. AKP zihniyeti tam olarak bu yanlışa düşmektedir.
Bu yanlış Türkiye Cumhuriyeti'nin geleneksel duruşuna uymamaktadır. Bu yanlış bizleri dünyada küçük düşürmektedir.
* * *
1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk ne demişti: "...Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliği bulmayan milletler başka milletlerin avıdır..."
Sizce de Atatürk'ün söylediği bu söz her şeyi açık seçik ortaya koymuyor mu? 85 yıl evvel söylenen bu söz bugün bile geçerliliğini korumuyor mu?
Bu sözün üzerine daha ne söylenebilir ki...
Arif olan anlar...
(11 Ağustos 2008, Haber Ekspres)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder