26 Ağustos 2008

BAYKAL'IN İZMİR'DEN VERDİĞİ MESAJLAR - ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal 22-23 Ağustos'ta İzmir'deydi. Baykal, İzmir'de Fuar'ın 77. açılış törenine, basınla ve halkla buluştuğu bir söyleşi toplantısına ve bir dizi etkinliğe katıldı. CHP'nin oldukça önemli saydığım mesajlarını İzmir'den verdi. Bu mesajları notlarımdan aktarıyorum.

1- Terör eylemleri: Şiddeti, terörü bir siyasi mücadele yöntemi olarak kabul etmek, hiçbir şekilde insani anlayış olamaz. Şiddet ve terör bir siyaset yöntemi değildir. İnsanlar farklı şeyler düşünebilir ama bunu birbirlerinin yaşamına kastederek götürmek günümüzün insanlık anlayışında kabul edilemez. Bunlarla bir yere varamayacaklarını görecekler. Ulusal dayanışmamızı, birliğimizi, bütünlüğümüzü, Türkiye Cumhuriyeti'ni sarsmaya yönelik bu eylem, bir umutsuzluğun yansımasıdır, çaresizliğin yansımasıdır. Kaybettikleri mücadelenin intikamını almak isteyerek, masum insanlara bu saldırıları reva görmekteler. Ama bu toplumun onlara karşı tepkisini daha da artırıyor.

2- Anayasa Mahkemesi'nin AKP ile ilgili almış olduğu karar: Anayasa Mahkemesi AKP hakkındaki kararını açıklarken krizi tespit etmiş ama çözmemiştir. Krizin aşılmasının tek yolu AKP'nin laikliğe karşı eylemlerin odağı olmaktan çıkması, çıktığını kamuoyu vicdanının kabul etmesidir. Şu günlerin AKP için alçak gönüllü olma ve eleştirileri dikkate alma zamanı olması gerekir. AKP bir anayasa değişikliği özlemi içindedir ve Anayasa Mahkemesi'nin kararının veri olduğu bir ortamda böyle bir değişikliğe kalkışması tam bir çelişkidir.

3- Kabinede değişiklik istemi: En kısa zamanda Bakanlar Kurulu'nda değişiklik yapılması gerekir. Kabineye laiklik konusunda topluma güven verecek kişiler getirilmelidir. Aslında problem, bakanlardan değil, bakanlara o görevleri veren siyasi iradeden kaynaklanmaktadır.

4- Şaban Dişli konusu ve yolsuzluklar: Şaban Dişli olayı gerçekten çok önemli. Siyasi hayatta rüşvet ve yolsuzluk iddiaları her dönem ortaya atılır. Ama Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir iddia bu olaydaki kadar net, somut, belgeli ve açık şekilde ortaya konmamıştır. Alacak, verecek kişiler, tanıklar protokol imzalamışlardır, rüşvetin şartları, paranın miktarı her şey belirtilmiştir. Bu kadar somut bir kanıtlama hiç yaşanmamıştır. Üstelik bu yolsuzluk, iktidardaki bir partinin en tepe noktalarındaki kişi ile ilgilidir. İlk kez olayın içinde yer alan kişinin partisi, kendini böyle bir olayla ayrıştıramamıştır. Takınması gereken tavrı takınamamıştır.

Baykal belediye yolsuzlukları konusundaki mesajlarını da halkın arasında kendi belediye başkanlarına takılarak verdi. "İmar planlan değişiklikleri, kat artırımları, rant paylaşımları konusunda neden İstanbul gibi çalışmıyorsunuz? Tembelsin Başkan! Bu iş olmaz, beceremiyorsun! İmar komisyonundaki plan değişikliği rekorunu neden kırmıyorsun" demekle AKP yerel yönetim anlayışının şeffaf, etkin, üretken ve demokratik belediyecilik anlayışının antitezi olduğunu vurguladı.

5- Rektör atamaları: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün rektör atamaları konusunda izlediği tutum doğru değildir. Cumhurbaşkanı'nın yaptığı atamaların siyasi mesajının, belli tavrı takınan çevreleri yönetime taşıma tavrı olduğu açıktır.

6- Erbakan'ın affı: Gerçekten hasta, yaşlı bir eski başbakanının çok özel koşullarda da olsa tutuklu olması üzücüdür. Bu tablonun kalkmış olmasından Erbakan'ın memnuniyetini saygıyla karşılıyorum. Ama mahkeme kararının ortadan kaldırılmadığı, yani ortada bir suç olduğu çok açıktır. O bakımdan Erbakan'ın 'hatadan dönüldü' değerlendirmesi yanlıştır. Olay yargı kararından dönmek değil yaşlı, hasta, eski başbakana nezaket gösterilmesidir.

7- Ermenistan'la ilişkiler ve Azerbaycan: Ermenistan Türkiye'yi soykırım yapmış bir ülke olarak görüyor. Türkiye'ye yönelik egemenlik talepleri ve Azerbaycan'ı işgal girişimleri var. Türkiye yıllardır ilişkileri ilerletme konusunda soykırım iddialarını kaldırmasını, Azerbaycan ile müzakerelerin başlamasını talep etmiştir. Bu doğru bir politikadır. Şimdi Ermenistan tutumunu değiştirmemişken sıcak ilişki kurulmaya çalışılmaktadır. Türkiye olarak Azerbaycan'ı üzmeyelim. Ermenistan'la ilişkileri geliştirmek uğruna Azerbaycan'la ilişkiler feda edilemez.

8- Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Kafkasya'daki çatışma: Montrö Antlaşması mutlaka temel ilke olmalıdır ve bunu uygulamalıyız. Bu konuda hiçbir taviz veremeyiz. Türkiye, Kafkasya'daki çatışmanın bir tarafı haline gelmemelidir.

9- Ahmedinecad'ın İstanbul Ziyareti: Bu ziyaret, Ahmedinejad'ın Türkiye'ye,
anayasasına, temel değerlerine, hatta hükümete meydan okuduğu bir ziyarete dönüşmüştür. Ahmedinecad alınan önlemler konusunda 'ben İran'da böyle yapmazdım' deyip hükümeti küçük düşürmüştür. Türkiye Cumhurbaşkanı ile birlikte katıldığı toplantıda Türkiye'nin ilişkilerini dikkate almadan, fütursuzca, kaba şekilde konuşmuştur.

10- Sudan Devlet Başkanı El Beşir'in Ziyareti: El Beşir, soykırım iddialarının hedefi bir siyasi olarak fütursuzca Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu, şeriat hukukunun temel alınması gerektiğini söyleyip çekip gitmiştir. Bütün bunlar dış politikadaki özensizliği göstermiştir.

* * *

Deniz Baykal İzmir'de gerek iç politikada gerekse dış politikada çok önemli mesajlar verdi.

CHP lideri bir diğer mesajı da ziyaret ettiği mekanlar ile verdi. Baykal'ın İzmir'deki ziyaretlerinde varoş semtler ağırlıklıydı.

CHP, yolsuzluk ve yandaşlıkla eşanlamlı olarak algılanan AKP belediyecilik anlayışı karşısında şeffaf, etkin, üretken ve demokrat belediyecilik anlayışıyla varoşlarda etkinliğini arttırıyor. Anlaşılıyor ki Deniz Baykal sosyal demokrat iktidarın temel hedef kitlesi olarak varoşları, temel aracı olarak ise başarılı sosyal demokrat yerel yönetimleri görmekte...

Bu nedenle de yaklaşan yerel seçimler CHP için her zamankinden daha önemli...

(Haber Ekspres, 26 Ağustos 2008)

Hiç yorum yok: