Son bir hafta içinde dış politikada önemli gelişmeler yaşandı.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Türkiye'ye geldi. Başbakan Erdoğan ise hem Rusya'ya hem de Gürcistan'a gitti.
Bu yoğun trafik ilk bakışta Türkiye'nin bölgesel düzlemde etkinliğini arttırdığının bir göstergesi olarak düşünülebilir. Nitekim hükümet ve iktidar yandaşı medya tarafından gelişmeler böyle pazarlanıyor.
Gazete sütunlarında Türkiye, hem Ortadoğu'da hem de Kafkasya'da inisiyatif alan güçlü bir bölgesel aktör olarak sunuluyor. Aktif dış politika yürütüldüğü ileri sürülüyor.
Keşke öyle olsaydı. Ama kazın ayağı ne yazık ki hiç de öyle değil! Neden mi? Hemen yanıtlayalım.
* * *
Çünkü Türkiye, AKP iktidarı döneminde Batılı devlet ve örgütlerin yönlendirmelerinin ötesinde dış politika geliştiremiyor. Alternatif üretemiyor.
Çok gezmek ya da çok yabancı devlet yetkilisini ülkeye davet etmek, milli çıkarları aktif bir biçimde savunmayla eşanlamlı değil.
Teferruatları bir kenara bırakın. Ahmedinecad neden Türkiye'ye çağrılmıştı? ABD ve AB'nin mesajlarını İran'a iletmek için.
Başbakan neden Rusya ve Gürcistan'a gitti? ABD ve AB'nin mesajlarını Rusya ve Gürcistan'a iletmek için.
Kısacası posta güvercinliğinin, aktif dış politika olarak yutturulmaya çalıştığı günlerden geçiyoruz.
* * *
Türkiye'nin Batı yönlendirmesinin ötesinde dış politika üretememesi tüm önemli dış görüşmelerde görülüyor.
Ahmedinecad'a Türkiye'de ne söylenmişti? "Batı'nın sizden istediklerini aman yerine getirin. Ses etmeyin. Bush giderayak vurabilir. ABD vurursa fena vurur."
Erdoğan Rusya ve Gürcistan'da ne söyledi? "Aman istikrarı bozmayalım. Kafkasya İstikrar Paktı'nı kuralım".
Kafkasya İstikrar Paktı neydi? İlk olarak Ocak 2000'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Tiflis ziyareti sırasında ortaya attığı bir işbirliği projesiydi.
Peki ne öneriyordu? ABD ve AB'nin "istikrarı kurma ve koruma adına" Kafkasya'da etkinliğini arttırmasını...
Başka söze gerek yok!
* * *
Değerli okurlarım, gerek Kafkasya'da gerekse Ortadoğu'da önemli gelişmelere gebe bir süreçten geçiyoruz. Türkiye gibi büyük bir bölge devleti, ne yazık ki bu süreçte kendi çıkarları doğrultusunda politika üretemiyor. Süreci doğru okuyamıyor.
Bir yandan Batı eksenine siyasi ve ekonomik anlamlarda daha fazla bağlanılıyor. Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanlığı hevesi almış başını gidiyor. Kafkasya'da ABD, Türkiye aracılığıyla etkinliğini arttırmaya çalışıyor.
Diğer yandan Türkiye, Rus eksenine de enerji konusunda her gün daha fazla bağlanıyor. Örneğin doğalgaz tedarikinde Rusya Türkiye'de neredeyse bir tekel noktasına erişebiliyor.
Türkiye'nin BOP ve Kafkasya İstikrar Paktı söylemleri, ilgili coğrafyalarda Türkiye'yi "taraf" yapıyor. Bu nedenle de güvenilirliğini zedeliyor.
Türkiye aynı zamanda, yürüttüğü blok politikası nedeniyle gelecekte "karşı tarafta" görmeye zorlanabileceği devletlerle enerji gibi stratejik sektörlerde dengesiz ekonomik ilişkiler içine giriyor.
Yanlış üzerine yanlış, tutarsızlık üzerine tutarsızlık...
Siz buna aktif dış politika mı diyorsunuz?
(Haber Ekspres, 20 Ağustos 2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder