Demokrasilerde yönetimler güçlerini seçmenlerin iradelerinden alır. Bu nedenle tüm partiler, öncelikle seçmen desteğini kazanmak için yarışır.
Ancak seçmen desteğini kazanmak için yarış, çağdaş demokrasilerde önceden belirlenmiş ve deyim yerindeyse toplumsal genlere işlemiş birtakım kurallara uyularak yapılır.
Örneğin seçmenin oylarıyla iktidara gelenler, iktidar olanaklarını toplumsal yarardan ziyade iktidarın sürekliliğini sağlamak için kullanamazlar.
Demokrasiyi, demokrasiyi ortadan kaldırmak için araçlaştıramazlar.
Yönetsel güçlerini, kendilerinden olmayanların, kendilerine benzemeyenlerin yahut kendilerini eleştirenlerin sindirilmesi için seferber edemezler.
Güç sarhoşluğuna kapılamazlar.
Böylelikle halkla iktidar arasında bir "güven" duygusu oluşur.
İktidara oy verenler de, vermeyenler de; iktidarı sevenler de sevmeyenler de; ve hatta iktidara sövenler de sövmeyenler de demokrasinin kendilerini koruduğunu ve gelecekte de her durumda koruyor olacağını bilir.
Bu nedenle herhangi bir iktidarın başarısı, sadece desteğini aldığı seçmen sayısıyla ölçülmez. Yalnızca ona oy verenlere değil, toplumun geneline verdiği güven ve sürdürdüğü demokratik gelenek ile ölçülür.
Sözkonusu karşılıklı güven duygusu demokrasiyi geliştirir. İnsanları mutlu kılar.
Düşünmeye, üretmeye, çalışmaya yöneltir...
İlerleme ancak böyle mümkün olur...
* * *
Yani dünyanın en büyük gücü oy gücüdür.
O güç öyle bir güçtür ki, doğru kullanıldığında insanlara mutluluk yaşatır.
Yanlış kullanıldığında ise mutsuzluk, umutsuzluk, eziklik, yoksulluk, işsizlik.
Dahası bazen gözyaşı, acı, savaş, işkence ve ölüm...
Zamanında Hitler, faşizmi Almanya'da sandıktan çıkarak kurmamış mıdır?
* * *
Değerli okurlarım, ülkemizde 29 Mart'ta sandıklar kurulacak, seçimler yapılacak...
Sahip olduğu oy gücü, seçim sürecinde seçmeni adayların önünde erk konuma getirecek.
Yani adayların seçilmesi veya seçilmemesi, seçmenin vereceği oyların dağılımına bağlı olacak.
Ancak esas önemlisi sadece adayların kaderi değil, demokrasinin kaderi de seçmenlerin elinde olacak.
* * *
Peki biz yurttaşlar olarak bu gücümüzün ne kadar farkındayız?
Ya da bizleri yönetecek kişileri belirlemeyi aşan bu tarihi sorumluluğumuzun?...
(Haber Ekspres, 10 Mart 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder