18 Aralık 2009

HUKUK DEVLETİNİN ÖNÜNDEKİ ENGEL: DOKUNULMAZLIK - ZAFER YAPICI

Anayasa'nın 81. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler: "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."

Değerli okurlarım, bir TBMM üyesi ancak yukarıdaki andı hatasız okursa milletvekili kimliğine kavuşmuş olur.

Bugün TBMM'de milletvekili olan herkes yukarıdaki anda namusu ve şerefini ortaya koyarak bağlılık yemininde bulundu...

Üstelik 70 milyonun, Türk milletinin önünde...

Ancak görülüyor ki bu vekillerden bazıları şimdilerde içtiklere andı unutup kendi "amaç ve zihniyetlerinin" andını içmekteler.

Peki aklınıza bu iki yüzlülüğü sorgulamak gelmiyor mu?

· Neden bu vekiller devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini korumuyorlar? Neden 90 yıllık uluslaşma mücadelemizi, açılımlarla tersine çevirmeye çalışıyorlar? Neden etnik, dinsel ve mezhepsel ayrışmaya gidiyorlar?

· Neden hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalmıyorlar? Neden yargıyı siyasal erke bağımlı hale getirmek istiyorlar? Neden suçu belli olmayanlar, neyle yargılandığını bilmeyenler cezaevlerini dolduruyor da bu millete silah sıkmış teröristler sınırda karşılanıp mobil mahkemelerde serbest bırakılıyorlar? Neden demokrasiyi araç olarak kullanarak demokrasiye, laikliğe ve cumhuriyete zarar verenler yargılanmıyorlar? Neden Atatürk ilke ve devrimlerini işlevsizleştirme girişiminde bulunmak bir yerlere gelmenin önkoşulu haline getiriliyor?

· Neden toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakattan ayrılıyorlar? Neden Türk milletinin huzurunu ve refahını ortadan kaldırmak isteyenlere taviz veriyorlar? Neden işsize, yoksula, kimsesize, köylüye, çiftçiye, memura, işçiye milli gelirden yeteri kadar pay vermiyorlar? Neden onları sadaka kültürüne mahkum ediyorlar? Neden Anayasa'da yazılı olan hak ve özgürlüklerden toplumun geniş kesimlerinin yararlanabilmesi konusunda gayret sarfetmiyorlar? Neden anayasa değişikliği konusunu sürekli gündeme taşıyorlar?

...Peki tüm bunları; tüm bu olumsuzlukları neye güvenerek gerçekleştirebiliyorlar?...

Cevabı açık

Bir milletvekili içtiği anda sadık kalmasa da, onu kamufle edecek, onu sorgulatmayacak ve onun Türk milleti önünde hesap vermesini engelleyecek bir zırha sahip: Dokunulmazlık!

Bugün kimi milletvekillerinin içtiği anda sahip çıkmamasının ve andın içeriğine ters düşecek hareketlerde bulunmasının arkasında yatan en büyük güvence "dokunulmazlıktır".

Aslında hukuk devletinin kurumsallaşmasının önündeki en büyük engellerden biri dokunulmazlıktır!

Bugün dokunulmazlıklar, TBMM'de Türk milletinin önünde namusu ve şerefi üzerine ant içip de ona bağlı kalmayanların sığındıkları ortak bir liman haline gelmiştir.
Bu limanda, milletvekili yeminiyle bağdaşmayan zihniyet ve amaçlar gemilere yüklenmektedir.

Gemilere yüklenen her zihniyet ve amaç, hukuk denizinde özgürce yol alarak tehlikeli limanlara yanaşmaktadır...

Eğer hukuk denizinde izinsiz dolaşanlara geçit verilmezse; bir başka ifadeyle dokunulmazlıklar kaldırılırsa ve hukuk denize hakim olursa...

O zaman bu kişiler ne üzerinde dolaşacak deniz ne de yanaşacak liman bulabilirler...

O zaman namus ve şeref sözü verip içtiği andın arkasında durmayanların gerçek zihniyet ve amaçları iyot gibi açığa çıkar. Hukuk devleti gereğini yapar...

Milletvekili andı bir kez daha anlam kazanır.

Cumhuriyet'e gerçekten sahip çıkılır.

...O zaman demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti; Atatürk ilke ve devrimleriyle birlikte sonsuza değin yaşar.

(Haber Ekspres, 15 Aralık 2009)

Hiç yorum yok: