Değerli okurlarım, dün incelemeye başladığımız yazıdaki bir diğer çelişki de ünlü profesörün anlattığı bir örnek olayda gizli. Makalede, yazarın İzmirli bir gayrimüslim tanıdığının babasının 1964 yılında sınırdışı edildiği bilgisine yer veriliyor. Bu veri, İzmir'in faşizme kayışının tarihsel bir kanıtı olarak kullanılıyor. Ancak yazının devamında yazarın sözkonusu arkadaşının sonraki yıllarda İzmir'de büyük zenginliklere kavuşuyor olması aktarılıyor. Bu kişinin İzmir'in vergi rekortmeni haline gelmesi (haklı olarak) övülüyor.
Şimdi sormak gerekmez mi? İzmir nasıl bir kent ki 1960'ların ortalarından itibaren Türk dışı herkese karşı şiddete pirim tanıyan bir faşizme kayıyor da bu kentte "öteki" olarak algılanmaya müsait bir kişinin bu denli zenginleşmesine olanak tanınıyor?
Faşizm, her zaman, ırksal yakınlığa sahip olduğu kitleleri "ötekilerin" aleyhine zenginleştirme yoluna gitmez miydi?
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
* * *
Yazı, İzmir'in ekonomik olarak geri bırakılmışlığının faturasını da –ironik bir biçimde- İzmirlilere kesiyor. Hatta anlaşılıyor ki çok ünlü "İzmirli" yazar, "İzmir ekonomisinin İstanbul'un gölgesinde kalmasından" garip bir zevk alıyor. Bir "oh olsun" demediği kalıyor. Oysa bu yazar kendini bir zamanlar "solda" tanımlıyordu. Marksist kurama aşina birisinden beklenen, en azından geri kalmışlığın yapısal nedenlerini sorgulamayı hatırlaması; geri kalanı değil, geri bıraktıranı eleştirmesi; adaletsizliğin düzeltilmesi yönünde öneriler getirmesiydi.
Değerli okurlarım, İzmirimiz AKP iktidarı tarafından sadece vergi toplamaya gelince hatırlanıyor. AKP destekli neoliberalizm, en çok bizleri vuruyor. Sanayicimiz desteklenmiyor. Köylümüz açlığa mahkum ediliyor. Kentimiz sırf AKP'ye oy vermediği için yıllardır kamu yatırımlarından alması gerekenden çok çok az pay alıyor. Örneğin İzmir il özel idaresine genel bütçeden ayrılan (zaten çok yetersiz olan) ödenek bu sene büyük ölçüde azaltıldı.
İzmir'in çoğu CHP'li belediyeleri, CHP ağırlıklı il genel meclisi üyeleri, kuşa çevrilen kaynaklarıyla bir mucizeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
* * *
Yazıda İzmir'in tarihsel olarak kimliğini "öteki" üzerinden kurduğu iddiasına da yer veriliyor.
Bu iddiaya bir İzmirli olsa olsa güler.
Değerli okurlarım, İzmir kent kimliği cumhuriyetin hiçbir döneminde "öteki"ni merkeze alarak kurulmadı. İzmir'de kent kültürünün oluşumunda en anahtar katkıyı tarih boyunca Müslümanlarla kol kola Gayrimüslimler, yerli İzmirlilerle yan yana İzmir'e göç etmiş her etnik kökenden insanlar verdiler. Tüm bu kimlikler kaynaşarak, bir ortak paydada buluşarak bir arada yaşadılar, dostluklar geliştirdiler, kız alıp verdiler.
Bu ortak payda demokrasi ve cumhuriyetin temel değerleriydi.
Dolayısıyla İzmir'de, İzmirli olmuş bir Gayrimüslim de, bir dindar Müslüman da, dinsiz de, Alevi de Sünni de, Arnavut da Kürt de Arap da... bilmem kaç kuşak İzmirli de 10 sene önce İzmir'e yerleşmiş herhangi bir etnik kökene sahip olan kişi de insanları kimliklerine göre kategorilere ayırmaz. Etnik kimliğin, dinsel kimliğin, mezhepsel kimliğin lafını etmez, ettirmez. Çünkü tüm bu değerleri bir arada tutabilecek tek bir kimlik olduğunu bilmektedir. O da Mustafa Atatürk'ün, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözüyle özdeşleşen Türk milli kimliğidir.
Bunu kaşımaya yönelik her türlü girişime rağmen ayrışmaya müsaade etmez, ettirmez.
Faşistler gibi düşünmez, doğası gereği düşünemez...
Demokrasiyi ve cumhuriyetin değerlerini içselleştirdiği için faşizme karşı durmayı düşünür!
Dolayısıyla İzmir'in kent kimliği "öteki" üzerine değil, "ortak değerler" üzerine inşa edilmiştir.
Bu ortak değerlere yönelik bir saldırı olasılığı algıladıklarında, İzmirli olmanın anlamını kavramış, İzmir kent kültürünü içselleştirmiş tüm İzmirliler ortak hareket ederler.
O gün, evlerine Mustafa Kemal'in kalpaklı resmini, Türkiye Cumhuriyeti'nin ay yıldızlı bayrağını asan her etnik kökene sahip olan insanların bir kısmı fakirdi, bir kısmı zengin. Bir kısmı Gayrimüslimdi, bir kısmı Müslüman. Bir kısmı Aleviydi, bir kısmı Sunni. Bir kısmı dekolteliydi, bir kısmı başörtülü. Bir kısmı yerliydi, bir kısmı göçmen. Bir kısmı yaşlıydı, bir kısmı genç. Bir kısmı bilmem kaç fakülte bitirmişti, bir kısmı adını yazmayı bile bilmez. Bir kısmı işverendi, bir kısmı işçi. Bir o kadar da işsiz...
İzmir'i bilenler bilir.
Hepsi İzmirliydi, hepsi demokrattı, hepsi faşizme karşı durmuştu.
...Ve hepsi Mustafa Kemal'i anlamıştı....
(Haber Ekspres, 12 Aralık 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder