29 Aralık 2009

ÖZÜR DİLEMEK ERDEMDİR SAYIN KABAK! - ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, günlerdir İzmir basınını meşgul eden bir olayın içeriğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir ile ilgili sorunları görüşmek üzere Ankara'ya ilgili bakanlığa gider.

AKP İzmir İl Başkanı Ömür Kabak bu görüşme sürecinde yaşananları aynen şu sözlerle yorumlar: "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bir bakanlığın kapısındaki güvenlik görevlisinden fırça yiyor ve yerine oturuyorsa vay halimize. Bu durumda İzmir'in hakkını nasıl koruyacak? Bir daha Ankara'ya giderse haber versin elinden tutup ben götüreyim..."

Ardından Kabak, "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı İzmir'i aciz duruma düşürdü" der.
Bunun üzerine CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu bir açıklama yapar. Nalbatoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verir: "Hayatın her alanında olduğu gibi siyasette da edep kurallarını zorlamanın ve nezaketsizliğin de bir sınırı vardır. Anlaşılan o ki Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili açıklamalar yapan, AKP İl Başkanı Ömür Kabak'ın bu sınırlardan haberi yok, ya da yaptığı açıklamalar kendi partisinin büyüklerinden aldığı terbiyenin tam bir göstergesidir. Daha önce de defalarca anlatmaya çalıştığımız gibi İzmir'de siyaset yapmak ve İzmir'e yakışan siyasiler olmak için, İzmirlinin kültürünü, kibarlığını, etik değerlerini ve İzmir terbiyesini almış ya da öğrenmiş olmak gerekmektedir. Ortaya çıkan son açıklamada açıkça görülüyor ki, Sayın Kabak bu değerlerin yanından bile geçmemiş... AKP İl Başkanı bir stand-upçı edasıyla 'Bir daha Ankara'ya giderse elinden tutup ben götüreyim' diyebilecek kadar seviyeyi düşürebiliyor. Sayın Kocaoğlu'ndan özür dilemesini sağlayacak yerde, oturduğu köşeden amiyane tabirle, göbeğini kaşıyarak kıs kıs gülmüş ve ilk sahne deneyimini yaşayan komedyen edasıyla sözüm ona komik ama gerçekte hiçbir ahlaki değerden nasibini almamış bir açıklama yapmıştır."

Daha sonra AKP İzmir İl Başkanı Kabak, Nalbantoğlu'na şöyle cevap verir: "Kimin ne kadar nezaketli olduğu yapılan açıklamalardan bellidir. İzmir kamuoyu bu konuda kendisi karar verecektir. AKP'lilere nezaketi öğretecek en son kişi CHP'de siyaset yapanlardır..."

* * *

Değerli okurlarım, AKP İl Başkanı, anlaşılan İzmir'de bir "belediye açılımı" yapmak istiyor...

"Bir daha Ankara'ya giderse haber versin elinden tutup ben götüreyim" sözleriyle kendi "iş bitiriciliği" üzerinden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu becerisizlikle itham ediyor. Böylelikle İzmirli seçmene komik ancak aynı zamanda bayağı bir üslupla "ancak bizi seçerseniz hükümet desteği İzmir'e gelir" mesajını, vermeye çalışıyor.

Ama Sayın AKP İl Başkanı'nın unuttuğu bir şey var. Ve unuttuğu şey o kadar önemli ki...

Sayın Kabak, AKP İzmir İl Başkanı. Ancak burasının İzmir olduğunu, karşısındakinin İzmirli olduğunu unutuyor!

İzmirlilerin ne kadar hassas, onurlu, demokrat, okuduğunu anlayan ve anladığını cesaretle yorumlayan insanlar olduğunu unutuyor!

* * *

Değerli okurlarım, yukarıda bugünkü yazımıza konu olan olayın içeriğini aktarmaya çalıştım.

Şimdi isterseniz olayla ilgili çözümlememizi derinleştirelim. Neyin yapıldığından yola çıkarak neyin yapılması gerektiğini sorgulayalım.

• Sayın Kabak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ankara'da bakanlıkta böyle bir haksızlığa uğramışsa, sizin, hükümeti oluşturan partinin İzmir İl Başkanı sıfatıyla yapmanız gereken tek şey "Bir daha Ankara'ya giderse haber versin elinden tutup ben götüreyim" şeklindeki ciddiyetten uzak ve trajikomik sözleri sarfetmek yerine "Bu bir hatadır. Partim adına sizden ve İzmirlilerden özür diliyorum" demekti.

• "Bir daha Ankara'ya giderse haber versin elinden tutup ben götüreyim" demek; yerel seçimlerde CHP'ye ve onun Büyükşehir Belediye Başkan adayına oy vermiş; dahası onu başkan seçmiş tüm İzmirlilere yapılmış bir saygısızlık değil midir? Bu sözlerle İzmir'e yalnız ben hizmet getiririm mi demek istiyorsunuz? İzmir'e hizmet getirmek için her İzmirlinin elinizden mi tutması, her İzmirlinin AKP'li mi olması gerekiyor?
Madem bu kadar güçlüyseniz çıkın şunu söyleyin: "Ben iktidarın İzmir'deki bakanlıklar şubesiyim. Her hizmeti yalnız ben getiririm." AKP'nin yerel yönetim anlayışını böylece anlamış oluruz.

• Sayın Kabak, "AKP'lilere nezaketi öğretecek en son kişi CHP'de siyaset yapanlardır" dediniz. Bu ne kadar talihsiz bir açıklama! Nalbantoğlu size; şahsınıza yönelik açıklama yaptı. Oysa siz CHP'de siyaset yapan kişilere toptancı bir üslupla laf atmaya başladınız. Ben de bir CHP'li siyasetçi olarak "orada durun ve haddinizi aşmayın" diyorum!

• Sayın AKP İzmir İl Başkanı, siz de biliyorsunuz ki nezaketini tartışmaya açmaya çalıştığınız CHP'de siyaset yapanlar dokunulmazlıkların karşısındadır. CHP'de siyaset yapanlar demokratik laik ve sosyal hukuk devletinin ulus, laik ve üniter yapısını korumaya, kollamaya ve yüceltmeye and içmişlerdir. Demokrasiyi yüceltmeye and içmişlerdir. İzmir gibi. İzmirliler gibi! Peki ya siz, örneğin dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Ya üniter devlet konusunda? Laiklik konusunda? Demokrasi konusunda?... Hadi onları bir kenara bırakın, İzmirli yerel yönetimlerin hizmetlerine merkezi yönetimce getirilen engeller konusunda?...

• Sayın Kabak, inanıyorum ki AKP içinde de bu davranışlarınızı uygun bulmadığını hatta sizin yanlış yaptığınızı söyleyen sağduyulu siyasetçiler olmuştur, olacaktır. Şimdi sizin de bir İzmirli olduğunuzu ispat etmeniz gerekir. Bir İzmirli olduğunuzu "gecikmeli olarak da olsa" ispat edebilmeniz için size naçizane tavsiyem İzmirlinin karşısına çıkmanız, bu davranışlarınızın bir hata olduğunu açık yüreklilikle kabullenmenizdir. Hem tüm İzmirlilerden hem de Aziz Kocaoğlu'ndan ve CHP'de her kademede siyaset yapan kişilerden samimiyetle özür dilemenizdir. Özür dilemek bir erdemdir... Bundan sonra da bir siyasetçi olarak etik ilkelere sadakatle bağlı kalmanız, İzmir'in büyükşehir belediye başkanı şahsında tüm İzmirlilere yapılan haksızlık konusunda kamuoyu önünde AKP yönetimini duyarlı olmaya çağırmanız ve aynı yanılgıya bir daha düşmemenizdir...

(Haber Ekspres, 29 Aralık 2009)

Hiç yorum yok: