04 Şubat 2007

AÇIK ÜRETEN BİR EKONOMİ - ZAFER YAPICI

Başbakan, tüm yaptığı konuşmalarda ekonominin rayına girdiğini; refahın arttığını ifade ediyor. Bunu öyle anlatıyor ki, ekonomiyi bilmeyen veya Türkiye'nin gerçeklerini göremeyecek kadar halktan kopuk olan kesimler Türkiye'yi her şeyin yolunda gittiği gelişen bir ülke olarak tanımlayabiliyorlar. Bunun dışında; iktidarın patronaj ağından yararlanan bir çıkarcı azınlık ise bu "istikrar edebiyatına" alkış tutmakta ve halkın daha fazla yoksullaşması anlamına gelen tüm planları ekonomik gelişimin gerekleri olarak sunmakta. Böylelikle bu grubu oluşturanlar ceplerini daha da doldurmanın fırsatlarını bulabilmekte. Saydığımız kesimlerin dışında kalan "halk" ise yoksulluk sıkıntısı içinde neler olduğunun çelişkisini yaşamakta. İşte ülke manzarası bu...

Değerli okurlarım, Türk ekonomisinin çok ağır bir borç yükü altına girdiğini ve bu borç yükünün Türk ekonomisini ciddi şekilde ipotek altına aldığını görüyoruz. Açıkça söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyet Devleti ekonomik olarak ipotek altına girmekte.

Zarar halka

Türkiye ekonomisini yönetenler, kendi kararlarını halkın çıkarı yararına alma şansından; anlayış ve kararlılığından giderek daha yoksun hale gelmekteler. Bunun sonucu olarak Türkiye ekonomisi açık üreten bir ekonomi haline dönüşüyor.İşte gerçekler: İktidar çevresi, yanlış kur politikaları ile dolar karşısında YTL'yi daha da düşük tutmak istemekte. Bu düşük kur kimin işine yarıyor? İhracatçının, sanayicinin...işine mi? Yoksa Türkiye'ye mal satmak, borç vermek isteyenlerin işine mi? Üreticiyi dışlayan bu ekonomik anlayışın sonucunda ihracat azalıyor (kur nedeni ile Türk ihracatçılar rekabet gücünü kaybediyor), ithalat artıyor (kur cazip geldiği için). Diğer bir taraftan kur farkı ve yüzde 25'lere varan yüksek faiz nedeniyle Türkiye'ye sıcak para girişi artıyor. Böylelikle o hep çok istenilen "sıcak para", örneğin 1 Dolar=1.5 YTL kurundan satın aldığı Türk lirasını yüksek faizde işletiyor. Böylelikle hem oldukça yüksek bir faiz geliri elde ediyor. Hem de vade bitiminde daha düşük bir fiyattan (örneğin 1 Dolar=1.4 YTL kurundan) dolar alarak iç piyasadan çıkma şansını elde ediyor. Birileri kar üzerine kar ekleyip, risksiz bir biçimde zenginliklerine zenginlik katarlarken, biz bu yanlış ekonomi politikalarının zararlarını "halk" olarak yükleniyoruz.

Herkes borçlu

AKP iktidarı yatırım yapmadan; sıcak para girişini hızlandırarak 1,5 milyar dolar aldığı cari açığı 4 yılda 34 milyar dolara çıkarttı. Bu yanlış ekonomi politikaları, ithalatın artmasına ihracatının gerilemesine dolayısıyla Türk sanayicisi ve tarım üreticisinin zayıflamasına ve yok olmasına sebep olmakta. Bu yanlış uygulama karşısında özel sektör de zor durumda kalmakta. Tarihte görülmemiş bir şekilde özel sektör, 110 milyar dolarlık borç içine girdi. AKP iktidarı 207 milyar dolar aldığı iç ve dış borcu 4 yıllık iktidarında 80 yılda yapılan iç ve dış borcun yüzde 73'ü kadar büyütüp 360 milyar dolara yükseltti. Vatandaş da borçlu. Bugün Türk vatandaşı AKP iktidarı döneminde yaşamının en borçlu aşamasına geldi. Banka kredileriyle borçlu, kredi kartlarıyla borçlu, tüketici kredileriyle borçlu...Yetmezmiş gibi eşine, dostuna, akrabalarına borçlu. Tefecilere borçlu...Türkiye'de vatandaşın borçluluğu AKP iktidarı döneminde on kata yakın arttı. Yatırım yapabilmek için değil, günlük yaşantısını sürdürebilmek, karnını doyurabilmek, çarkı çevirebilmek, ailesine mahcup olmamak, durumu idare edebilmek için giderek daha çok borçlanmak zorunda kaldı. AKP iktidarının uygulamaya koyduğu ekonomi politikalarının, (aslında halkçı anlayışımız nedeniyle iddia edebileceğimiz gibi ekonomi politikasızlığının) ne derecede olumsuzluklara yol açtığını ve hepimizi iflasın eşiğine getirdiğini görüyoruz. AKP zihniyeti bu ekonomik döngüyü sadece borçlanarak yapıyor!

Gizli silah

Değerli okurlarım, kalkınma, bir borç ekonomisini kurumsallaştırarak gerçekleştirilemez. Kalkınma, üreterek gerçekleşir. Kalkınma, ihracatın fazla, ithalatın az olması durumunda gerçekleşir. Kalkınma, rantçıdan değil, halktan yana olmakla gerçekleşir. İşte ancak böyle bir anlayışı ortaya koyacak ekonomi politikalarıyla ulusal sanayici, tarım üreticisi ekonomik olarak rahatlayacak, yatırım yaparak istihdam sağlayacak ve refaha ulaşıp, rekabet gücüyle geleceğe umutla bakacaktır.

Dış ticaret açığı 34 milyar dolar, iç ve dış borç toplamı 360 milyar dolar, özel sektörün toplam borcu 110 milyar dolar, vatandaşın kredi kartı, banka kredileri ve tüketici kredileri borcu her geçen gün artmakta...İşte halimiz bu...

Bu manzara AKP iktidarının 4 yıllık icraatlarıyla (!) şekillendi. Devleti, özel sektörü, vatandaşı 4 yıllık iktidarı döneminde Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde borçlandıran AKP iktidarı ve zihniyetini Cumhurbaşkanlığı makamına ve genel seçimlerde iktidara getirmemek için hem kamuoyu yaratma kararlığımızın, hem de "oy" gücümüzün dünyanın en güçlü silahları olduğunu unutmamalıyız. "Halk" olarak gereğini yapmalıyız.

(Haber Ekspres, 28 Kasım 2006)

Hiç yorum yok: