04 Şubat 2007

HALK CHP'YE YÖNELDİ - ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, halkımızın son dönemlerde ulusal ve uluslararası sorunlar karşısında yaşadığı güvensizlik ortamından rahatsızlık duyduğu bir gerçektir. Bu güvensizlik ortamından kurtulmanın yollarını aramaktadır.İşte güvensizlik ortamını yaratan gelişmeler: İçte ve dışta ulusal bütünlüğümüze yapılan saldırılar, laikliğe dolayısıyla cumhuriyete yapılan saldırılar, cumhuriyetin kurumlarına yapılan saldırılar, cumhuriyetin yapıtlarının teker teker elden çıkartılması; özelleştirme adı altında yağmalanması, yoksulluğun, yolsuzluğun ve yandaşlığın hızlı yükselişi, iktidar aygıtının yeni zenginler yaratma amacıyla şuursuzca kullanımı, dış politikada ulusal çıkarın ön planda tutulmaması, uluslararası ilişkilerde teslimiyet...

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı, şimdiye kadar Türkiye siyasetinde Türk milletinin ulusal onurunun bu denli kırıldığı görülmemiştir. Bu durum AKP iktidarına olan "güvensizlik" hissini arttırmaktadır. Demokratik, laik sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" demiştir. AKP iktidarı ise bu egemenliği halkın yararına değil, iktidar aygıtının etrafında kümelenen yandaşlarının yararına kullanmaktadır. Yurttaşları kul, tebaa, ümmet olarak görmekte ve öyle değerlendirmektedir. Başka bir ifadeyle, kendisini saltanat süren padişah gibi hissetmekte, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşadığını unutmaktadır.

İktidarın yanlışı

Ulusal bütünlüğünü, laikliği, ulusal onurunu şimdiye kadar korumuş, bugünlere kadar getirmiş olan Türk Milleti, bu üç konuda hükümetin izlediği teslimiyetçi ve güven sarsıcı politikalarının önemli etkisiyle yeni bir yönelişe girmiştir. Bu yöneliş son zamanlarda açıklanan anketlere de yansımıştır.Terör meşruiyet kazanma doğrultusunda ilerlerken, doğal kaynakların paylaşımı projeleri yapılırken, PKK siyasallaştırılıp uluslararası çerçeveye çekilirken, iktidar topluma güven verecek bir politika izlememektedir. Devamlı gerginlik yaratıp, teslim olmaktadır. Ulusal onuru korumaya and içmiş kurumlarla arasında gerginlikler yaratıp, ulusal çıkarlarımıza karşı duranlara teslim olmaktadır. Daha dün Terörle Mücadele Yasası'nın 6. maddesinde Öcalan'ın da pişmanlıktan yararlanmasını CHP farkına varıp engelledi. Bu örnek bile iktidarın "ulusal" konularda ne büyük yanlışlar içinde olduğunun bir göstergesi değil mi?

TSK'ya yönelik suçlamalar

Değerli okurlarım, böylesine olumsuzluklar içeren bir süreçte, ne yazık ki muhalefetten(!) bazı siyasi oluşumlar da, seçim sonrasına yönelik planlarla AKP politikalarının/politikasızlığının altına cesaretle(!) imza atabiliyorlar. Bu yanlışlıklarını popüler kültürün ürünü bazı basın organlarında "açılım" olarak sunarak Türk milletine yutturmaya çalışıyorlar. Ancak, bu trajikomik "açılım" da tutmuyor. DYP'nin PKK konusundaki görüşleri sizleri de derinden düşündürmüyor mu?

İç politikada bu gelişmeler olurken, dışarıda da ulusal çıkarlarımıza yönelik baskılar artıyor. TSK'ya yönelik suçlamaları AB çevrelerinden de dinlemeye alışmadık mı? Bu konuda AKP ve DYP'nin tavrı, sizlere neler anımsatıyor?Değerli okurlarım; oysa merkez sağın geleneğinde devlet kurumları arasında uyumun olması yatmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, kurumsal sağın Cumhurbaşkanlığına, üniversitelere, TSK'ya, yargıya saygısı vardır. Bu kurumlar arasında kavga istemez. Şimdi merkez sağ seçmeni, uygulanan bu politikalar ve AB dayatmalarına karşı sessizlik nedeniyle rencide olmuştur, incinmiştir. Önce bu kesimi AKP rencide etmiştir, daha sonra da "merkez sağ"...

Ulusal bütünlükBu güven sarsıcı politikaların etkisiyle sağda da solda da seçmenin CHP'ye yöneldiğini (güven duyarak) ve bu yönelişin yapılan anketlere de yansıdığı görülmektedir.CHP'nin hem ulusal, hem de uluslararası konularında dik duruşu, kararlı ve güven yaratan eylem ve söylemleri kamuoyunda büyük yankı yaratmaktadır. "AB'ye gözü kapalı desteğe artık yeter" diyen, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne hayır diyen, Türkiyelilik dayatmasının tehlikesine karşı Kemalist anlamda Türk milleti tanımını ulusalcılık düşüncesinin merkezine oturtan ve böylelikle emperyalist oyunlara karşı en net cevabı veren siyasal oluşum CHP olmuştur. Ayrıca, CHP lideri Sayın Deniz Baykal: "Halkı ezdirmeyeceğiz, ülkeyi soydurmayacağız ve devleti böldürmeyeceğiz" cümlesiyle özetlenebilecek yaklaşımıyla, halkçılık ve ulusalcılık düşüncesini temel alan bir siyaseti ısrarla vurgulamaktadır. Daha doğrusu, Türk siyasetinin yakın geleceğinin temel parametrelerini oluşturmaktadır. Toplumsal sorunlara yönelik Baykal'ın şu sözleri, CHP'nin "taban" olarak kimleri, "sorun" olarak neleri gördüğünü vurgular niteliktedir: "Önümüzdeki dönemde Türkiye terörden barış, yolsuzluktan dürüstlük, yozlaşmadan gerçek değerler, işsizlikten kalkınma ve yoksulluktan refah üretmek zorundadır. Türkiye bu açılımı yapmak zorundadır". İşte bu güven dolu ciddi duruş ve kararlılık halk tarafından ilgiyle izlenmekte; onay görmektedir.Karşılaştığı ulusal ve uluslararası sorunlar karşısında "güven" arayan halkın seçim anketlerinde sadece soldan değil, sağdan da CHP'ye yönelmesi, halkımızın ulusal bütünlüğe, laikliğe ve ulusal onura gösterdiği aşırı duyarlılıktan ve halktan yana bir yönetim anlayışına her geçen gün artan oranda duyduğu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.

Ulusal bütünlüğümüze, ulusal onurumuza, cumhuriyetimize, laikliğe; yani aydınlık geleceğimize Türk milleti olarak sahip çıkalım.

(Haber Ekspres, 7 Kasım 2006)

Hiç yorum yok: