04 Şubat 2007

İLETİŞİM KURMA - ZAFER YAPICI

Durakta otobüsün gelmesini bekliyordum. Yalnızdım. Az sonra bir bayan ve yanında sanırım beş yaşlarında sevimli mi sevimli bir erkek çocuğu çıkageldi. Ben oturuyordum. Yer olmasına rağmen onlar ayakta duruyorlardı. Çocuk yaramazdı. Bir ara göz göze geldik, ikimiz de gülümsedik. Sonra çocuğun, ayakta duran annesinin önüne geçmesinden benimle oyun oynamak istediğini fark ettim. Bir sağa, bir sola eğilip, bana gülümsüyordu. Ben de karşılık veriyordum.

Annesi, kağıda sarılı bir parça yiyeceği çantasından çıkartıp, yemesi için çocuğa verdi. Bir parçasını da kendisi aldı. Annesi kısa bir süre sonra yiyeceğini bitirip, elinde kalan kağıtla da ağzını silip, kağıdı yere attı. İşte o anda, yerdeki kağıdı çocuğa hissettirmem gerekiyordu! Bir kağıda bir çocuğa bakarak bu durumu sanırım dört kez tekrarladım. Çocuk da gözleriyle beni takip ettiği için benim ne demek istediğimi anladı. Üzgün bir ifade ile bir annesine, bir kağıda, bir de bana bakıp, kendi iradesini kullanarak birden yere eğildi, yerdeki kağıdı alıp; yaklaşık 2 metre ilerdeki çöp kutusuna attı. Gelirken de bana gülümsedi. Yaptığının güzel bir şey olduğunu söylercesine ben de, hem başımı sallayıp, hem de gülümseyerek teşekkür ettiğimi ifade ettim. O da bana "bir şey değil" der gibi gülümseyerek başını salladı. Sanırım annesi, bu olanların farkında değildi...

Öpücük gönderdi

O arada otobüs göründü. Çocuğun yiyeceği de bitmişti. Çocuk bir hamle yapıp elindeki kağıdı tekrar çöp kutusuna atmaya gidecekti ki, annesi çocuğu tutup kucağına aldı ve elindeki kağıdı da yere attı. Yüzü bana dönük olarak annesinin kucağında otobüse binen çocuğun elleriyle ve gözleriyle yerdeki kağıdı bana hissettirmek için büyük çaba sarf ettiğini anlayıp, eğilip yerden kağıdı aldım. Tekrar baktığımda son kez göz göze geldik. Çocuk, iki elini dudaklarına götürerek bana öpücük gönderdi. Sanırım bu defa o bana teşekkür ediyordu... Elimdeki kağıdı çöp kutusuna attım ve beklediğim otobüs geldi...

Karşılıklı gülümseme ve göz dili bana küçük, ona büyük (yaşça) dost kazandırdı. Çocuk ve ben, ne zaman yerde bir kağıt parçası görsek sanırım birbirimizi hatırlayacağız.

Yolun açık olsun tatlı, yaramaz ,sevimli, zeki çocuk...

Değerli okuyucularım, "çocuklar küçük, bir şeyden anlamazlar" mantığının geçersiz olduğu günümüzde; eğitimin ve öğretimin, Türkiye'nin geleceği ile ilgili nasıl sonuçlar verebileceğine bir örnek vermek istedim...

Sizce bu anıdan çıkarılması gereken dersler olabilir mi?

Yüzünüzden gülümseme, gözlerinizden pırıltı eksik olmasın!

(Haber Ekspres, 17 Ekim 2006)

Hiç yorum yok: